Truman Capote'un elbette tırnağı bile olamam ama onun "Tiffany'de Kahvaltı" uzun öyküsünde olduğu gibi bazen öğleleri bir mekânda bir saat mola vermeyi severim.
Dün yine öyle bir zaman hovardalığı yaptım kendime ve sevdiğim pizzacıya gittim. Elimde "Avro bölgesi zirvesi" ile ilgili haber, yorum ve tepki tomarıyla.
İki kişilik masaya oturdum. Tam karşımdaki geniş ekran TV'de her zaman olduğu gibi "Eurosport" kanalı açılmıştı ve dünyanın en iyi 8 kadın raketini buluşturan İstanbul'daki tenis turnuvasından Victoria Azarenka- Sam Stosur karşılaşması -banttanyayınlanıyordu.
Önümdeki kâğıt tomarına daldım. "Avro bölgesi liderleri 10 saatten fazla süren toplantıda, Yunanistan'ın borç yükünü 100 milyar avro hafifletmekte uzlaştılar. Papandreu sevincini, 'Yunanistan için bugünden itibaren yeni hayat başlıyor' diye ifade etti..."
Azarenka, Maria Sharapova'yı ezmiş olan Stosur karşısında ilk seti 4-2 önde götürüyor.
Yanımdaki masaya üç genç geldi. İkisi 20'li yaşlarda, üçüncüsü 30'lu yaşların ortasında. Siparişlerini verdiler. Sohbete başladılar. Belli ki, ilk kez buluşuyorlar. Gençlerden biri "Geniş bir ufuk açılıyor" diye sohbeti başlattı. Önümdeki kâğıtlara döndüm: "Berlusconi, bir ara zirveden ayrılıp RAI'ye bağlandı ve 'Merkel, pazar gecesi olanlar için benden özür diledi' dedi. Merkel'in sözcüsü Steffen Seibert, 'Hayır, özür falan dilenmedi; çünkü ortada özür dilemeyi gerektirecek bir şey yok' diyerek Berlusconi'yi yalanladı. Pazar gecesi AB zirvesinin ardından Merkel ve Sarkozy düzenledikleri ortak basın toplantısında, 'Berlusconi'ye güveniyor musunuz' sorusuna kahkahalarla gülmüşlerdi..."
Azarenka ilk seti 6-2 kazandı. Reklamlar başladı: Küresel bankalar, küresel spor malzemeleri şirketleri, Türkiye'nin küreselleşme iddiasındaki markaları geçit töreni yapıyorlar.
Yanımdaki masadakiler pizzalarını dilimlerken sohbeti derinleştirdiler. Kulak kabarttım. "Elektrikli otomobil" sektörünü konuşuyorlardı. Biri elektrikli otomobil acenteliğini almıştı, biri şarj istasyonu işine girmişti, biri de şarj aletleri pazarlıyordu. Yeniden önümdeki tomara döndüm: "Sarkozy sabah 04'te yüzünde uykusuz ve gergin gecenin derin izleriyle medya önüne çıktı ve 'Yunanistan krizine kalıcı bir çözüm bulduk' müjdesi verdi. Böylece Atina'nın bugün gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 165'ine ulaşan borcu 2020'de yüzde 120'ye inmiş olacak..."
Sonra Alman Ekonomi Bakanı Philipp Rösler'in demecini okudum: "Bunun için Yunanlar'ın artık sabahları iki saat daha erken kalkıp kolları sıvamaları, akşamları da bir saat daha geç paydos etmeleri gerekecek..."
TV'ye göz attım; Azarenka ikinci seti de 3-1 önde götürüyordu ve reklam arası verilmişti. Yine Türk halkına şirin görünmek için çırpınan bir yığın küresel markanın rekabeti...
Yan masaya kulak kabarttım: "İlk aşamada sadece müstakil evde oturanlar ile evinde garajı olanlar elektrikli otomobil alabilecek. Benim pazarladığım şarj aletleri bu nedenle evlere ve garajlara uyumlu prizlerle birlikte veriliyor."
Diğer genç: "Bu ilk aşamada şehirlerarası yolculuklarda, diyelim ki İstanbul-Ankara seyahatinde elektrikli aracın şarjının nerede biteceği, sürücünün yakınında nasıl şarj istasyonu bulabileceği sorunu çok önem taşıyor. Çözüm yolunda epey mesafe kat ettik."
Elektrikli otomobil acentesi: "Portekiz elektrikli otomobil sektöründe dünyanın laboratuarı olmak için zamana karşı yarışıyor. Ama Türkiye de iyi gidiyor. İstanbul, Ankara ve İzmir büyükşehir belediyelerine aralık ayında 500 adet elektrikli otomobil gönderilecek. Test etmeleri için..."
Yine avro zirvesi haberlerine ve yorumlarına döndüm: "Avro bölgesi kurtuluşu için Çin'in cömertliğine bel bağladı. Yüz yıl önce sömürdüğü Çin'in şimdi eski efendilerinin can simidi haline gelmesi, tarihin bir nanik'i olsa gerek..."
Azarenka ikinci seti de 6-2 bitirip maçı 2-0 kazandı. Ve yine reklamlar. Yine Türkiye pazarına göz kırpan küresel markalar...
Sonra Amerikalı iki siyasal bilimcinin, Daniel Hamilton ve Kurt Volker'in yeni yayınlanmış olan "A Tale of four futures" (Gelecek için 4 hayali senaryo) kitabıyla ilgili yazıya göz attım. Senaryoların en gerçekçisi şöyle başlıyordu: "Yıl 2020. Avro bölgesi 2013'te dağıldıktan sonra AB'de kriz iyice derinleşti ve Birlik kendini feshetmeye karar verdi."
Bir TV ekranına baktım, bir yanımdaki masaya, bir önümdeki kâğıtlara...
"Avrupa nerede, biz neredeyiz" diye düşündüm. Pizzacıdan çıkarken içim ısınmıştı. Ve bu sıcaklık yalnızca öğle güneşinden değildi...