Mali piyasalar dünyayı siyasal sonuçlarını kimsenin kestiremeyeceği yeni bir "Büyük Çöküş"e sürüklüyor...
Bu vahim uyarı mali piyasaları avucunun içi gibi bilen birinden geliyor: Ünlü mü ünlü spekülatör George Soros'tan.
Gerçekten mali piyasalar "Rasyonalite"nin son kırıntılarını da yitirdiler. Sadece küresel düzenin temellerini çatırdatmakla kalmıyorlar, insanlığı da son 80 yılın en büyük felaketine götürüyorlar.
İşte bir alarm daha: Üç yıl önce güç bela kurtarılabilen Avrupa'nın en büyük bankalarından "Dexia" yeniden iflasın eşiğine geldi. Nedeni: Devletlerin borç krizi.
Yunanistan'la başlayan İrlanda, Portekiz, İspanya'yla devam eden, İtalya'ya sıçraması an değilse bile ay meselesi olan, sonra kimleri önüne katacağı bilinmeyen bir finansal tsunami ile karşı karşıyayız.
Çünkü "Dexia" varlıklarının önemli, çok önemli bir bölümünü Avrupa devletlerinin hazine bonolarına ve bir de yerelbölgesel yönetimlerin tahvillerine yatırdı. Ve çünkü çark ciddi biçimde tıkanmaya başladığı, o bonoların ve tahvillerin değeri dibe vurduğu için, "Dexia"nın bilançosunun içi boşalıverdi.
Kimi kriz kâhini olarak nam yapan, kimi finansal terapi uzmanı geçinen, ama hepsi de "Otorite" olarak gösterilen iktisatçılar bir noktada birleşiyorlar: Bu krizi atlatmanın tek çaresi var: Kamunun kemerleri sıkmayı ertelemesi. Ayrıca kamu borcunu azaltma programlarını uzunca bir süre için durdurması.
Haklılar. Düzlüğe çıkış ancak ve ancak yeniden ekonomik büyümenin sağlanmasından geçiyor.
Oysa kamu kemer sıkınca, borç yükünü azaltmak, böylece hem kamu açığının, hem de kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını "Maastricht Kriterleri"ne (Not: İlki için yüzde 3, ikincisi için de yüzde 60) indirmek için canını dişine takınca, ekonominin çarkları duruyor. Zira ne altyapı yatırımlarına fon ayrılabiliyor, ne sosyal harcamalara, ne istihdama, ne diğer cari giderlere.
Ekonominin çarklarının durması, yılın sonunda devlete "Daha az vergi" olarak dönüyor. Bu da yeni kemer sıkma politikalarını kaçınılmaz kılıyor. Tam bir kısır döngü.
Bu kısır döngüyü çok çarpıcı bir biçimde gözümüzün içine sokan somut bir örnek var: Yunanistan.
Komşu 2009'da krize girdiğinde kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 113 dolaylarındaydı. Avrupa yardım karşılığı tasarruf ve borç azaltma paketi dayattı. Sonuç? 2010'da kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 120.8'e çıktı. Haydi yeni bir tasarruf programı. Sonuç: 2011'de, yani bu yıl sonunda Yunanistan'ın kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 161.8'e tırmanacak. Yeni bir paket dayatılmasa bile 2012'de bu oranın yüzde 172'yi geçeceği hesaplanıyor.
Neden? Çünkü Yunan ekonomisi üretemiyor. Ekonomiyi besleyen kaynaklar kurudu. Bu da gayrisafi yurt içi hasılanın küçülmesine yol açtı. Ekonomi küçüldükçe borç hacmi büyüdü, büyüyor, büyümeye devam ediyor.
Ve arada olan işini yitiren kitlelere, geliri trajik biçimde düşerken gideri alabildiğine artan çalışanlara ve emeklilere, gelecekleri kararan gençlere oluyor.
George Soros'un yazının girişindeki uyarısını bir kez daha hatırlatayım. En azından -şimdilik- Yunanistan için: Komşu siyasal sonuçlarını kimsenin kestiremeyeceği bir uçuruma yuvarlanıyor.