Aşağı-yukarı 15 ay önce, 4 Temmuz 2010 tarihinde yayınlanan "Gaz ve barış" başlıklı yazımda bir öngörüde bulunmuştum.
O günlerde İsrail, Hayfa açıklarında 1 trilyon metreküpün çok çok üstünde rezerve sahip bir doğalgaz yatağı bulmuştu. Ve yatağın Lübnan münhasır ekonomik bölgesine de uzandığı belirlenmişti.
Dahası İsrail'e çifte piyango vurmuştu; zira Gazze açıklarında da zengin doğalgaz yatakları tespit edilmişti.
O yazıdaki öngörüm şöyleydi:
"Şimdilik 'Hayal' gibi görünse de, Ortadoğu'ya kalıcı barış geldikten sonra Doğu Akdeniz açıklarındaki doğalgaz ve petrol yataklarının işletilmesi için İsrail, Filistin, Lübnan ortaklığa gidebilirler. Bu gruba bir ülkeyi daha eklemek gerekiyor: Kıbrıs! Zira Lübnan ile Kıbrıs arasındaki suların derinliklerinde de önemli petrol ve doğal gaz rezervleri saklı. Ama Lübnan ile Kıbrıs arasında da karasularını ve münhasır ekonomik bölgeleri belirleyecek bir anlaşma yok. Neden? Cevap: Türkiye, KKTC'nin haklarını gözetmeyecek bir anlaşmayı tanımayacağını Lübnan'ın kulağına fısıldadı. Buyurun bir fırsat daha: Doğu Akdeniz'deki doğalgaz ve petrol yatakları, niye Kıbrıs'ta da barışı tetiklemesin ki?"
***
Tuhaf veya ilginç rastlantı: Benim 2010 yazında yaptığım bu öngörüyü, Fransa'nın en büyük gazetelerinden "Le Figaro" bir yıl sonra, 2011 yazında bir senaryoya dönüştürmesin mi!
Fransız basını yaz aylarında başta siyaset olmak üzere birçok kurumun ve de halkın tatile çıkmasını fırsat bilip, okurları için plajda okuyabilecekleri "Hafif" diziler hazırlar.
"Le Figaro" bu yaz için dizi konusunu
"20 yıl sonra dünya" olarak belirledi ve uzmanlara ABD'den Çin'e, AB'den Ortadoğu'ya kadar gezegenimizin tüm sıcak bölgelerinin 2030 yılındaki görünümüne ilişkin senaryolar yazdırdı. Buyurun size, gazeteye göre, 20 yıl sonraki Ortadoğu:
"Ürdün ırmağı üstünde İsrail'i Ürdün'e ve Filistin Cumhuriyeti'ne bağlayacak yeni viyadükün açılış törenindeyiz. Ürdün Kralı, Filistin Devlet Başkanı ve İsrail Başbakanı birbirleriyle şakalaşıyorlar...
Bu viyadük, bölgeyi dönüştüren dev altyapı yatırımlarının en yeni halkasını oluşturuyor. Daha önce hızlı trenle Şam, Beyrut, Tel Aviv ve İskenderiye birbirine bağlandı. İsrail'in kuzeyinden Gazze'nin güneyine kadar uzanan bir megakent inşa edildi. Yine Beyrut'tan İskenderiye'ye kadar tüm Doğu Akdeniz kıyılarında 5 yıldızlı oteller, lüks alışveriş merkezleri yükseldi.
Çünkü
Akdeniz'de keşfedilen ve ortaklaşa işletilen petrol ve doğalgaz yatakları sayesinde hem İsrailliler, hem de Filistinliler müthiş zenginleştiler. Tüm bölgede zenginlik, lüks, barış, huzur ve keyifli bir hayat hüküm sürüyor..."
Enerji sektörünün Türkiye'deki en önemli aktörlerinden olan bir dostum, "Petrol ve gaz parası tatlıdır. Ne düşmanlık bırakır, ne kin" demişti.
"Le Figaro'nun çizdiği 20 yıl sonraki Ortadoğu tablosu, bu tespiti bire bir doğruluyor.
Peki, Doğu Akdeniz'in batı bölgelerini paylaşan Türkiye- Kıbrıs-Yunanistan için de 20 yıl sonrasına ilişkin bir senaryo yazamaz mıyız? Niye olmasın?
Onu da yarın deneyeyim.