Dün yazıyı "Avrupa'dan, ABD'den ikinci dalgası gelen küresel krizi yönetebilecek bir lider çıkacak mı?" sorusuyla noktalamıştım. Cevabını birlikte arayalım.
Fransa'da yapılan kamuoyu araştırmasında Fransızlar'ın kriz yönetiminde Almanya Başbakanı Angela Merkel'e kendi Cumhurbaşkanları Nicolas Sarkozy'den daha çok güvendikleri ortaya çıktı. (Not: Laf aramızda, zaten Sarkozy'ye kim, neden güvensin ki?) Dahası Sarkozy'nin tatilini yarıda kesip ekonomi kurmaylarıyla olağanüstü toplantı yapması, umulanın tam tersi sonuç verdi.
Fransızlar bu dönüşü, "Kaptan geminin dümeninde" değil de, "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Ülke ekonomisi iyice zorda olmalı ki, Sarkozy apar-topar işine döndü" biçiminde algıladılar.
Evet; Fransızlar, Merkel'e Sarkozy'den daha çok güveniyorlar ama Alman halkının çoğunluğu bu inancı paylaşmıyor. Almanya'da yapılan kamuoyu araştırmasına göre ise halkın yarıdan fazlası Sosyal Demokratlar-Yeşiller koalisyonunu iktidarda görmek istiyor.
Merkel'in kalmasından yana olanlar yüzde 40'ın altına indi. İki Almanya'yı birleştiren adamın -eski Başbakan Helmut Kohl- Merkel'i "Avrupa'yı mahvetmek"le suçlaması da tuz biber ekti.
İngiltere'ye gelince, Londra'da başlayıp hızla yayılan sosyal isyanları bastırmakta sergilediği basiretsizlik, Başbakan David Cameron'a güveni dinamitledi. İngilizler, eski Başbakan "Teflon" Tony Blair'i bile arayacak duruma geldiler.
Yani, koca Avrupa'da ayak sesleri giderek daha yakından duyulan yeni krizin kazasız-belasız atlatılmasını sağlayacak güçte ve yetenekte bir lider yok.
Zaten olsaydı, Yunanistan'daki yangın bu kadar yayılmazdı. Geçen yıl çalı-çırpı tutuşması olarak başlayan alevler şimdi orman yangınına dönüştü. Komşu'dan Portekiz'e, sonra İspanya'ya, son olarak da İtalya'ya atladı. Tek neden, Avrupa'nın sözde liderlerinin o çalı yangınını bile söndürememeleri.
Yine Fransa'daki kamuoyu araştırmasında Fransızlar'ın, ABD Başkanı Barack Obama'ya bile Sarkozy'den daha çok güvendikleri anlaşıldı. "Bile" diyorum, çünkü Fransızlar'ın güven sıralamasında Obama, sadece Merkel'den değil, IMF'den de sonra geldi.
Ama Amerikalılar hiç de Fransızlar'la aynı görüşte değil. Orada da son kamuoyu araştırmaları halkın sadece yüzde 40'ının Obama'nın politikalarını desteklediğini ortaya koydu.
Yüzde 50'sine göre ise Obama "Berbat" bir Başkan.
Amerikalılar sadece Obama'ya değil, Demokrat'ıyla, Cumhuriyetçi'siyle tüm Kongre'ye de ateş püskürüyor. Halkın yüzde 82'si ne Senato'ya güveniyor, ne de Temsilciler Meclisi'ne. Bu konuda ilk kamuoyu araştırmasının yapıldığı 1977'den bu yana Kongre'nin saygınlığı hiç bu kadar dibe vurmamıştı. Kısacası ABD'de de yasama ve yürütme erkleri çok ama çok ciddi bir güven bunalımıyla karşı karşıyalar.
Avrupa'da lider yok, ABD'de de lider yok. İki kıtada da sadece lider değil, işbaşındaki başkanlara, başbakanlara karşı güven de yok. Ne olacak?
Durumun ciddiyetini gösterebilmek için yazıyı İtalya'nın etkin gazetesi "Corriere della Sera"dan bir alıntıyla noktalayayım:
"2008-2009 krizinden sonra Batılı liderlerden iki şey bekleniyordu: 1-
Durumun ciddiyetini kavrayıp sorunları hemen ve başarıyla göğüsleyeceklerini göstermeleri. 2- Ortak çıkarlar için çelişkilerini ve siyasi hesaplarını bir kenara bırakabilmeleri.
Batılı siyasi kadrolar bu sınavların ikisinde de sınıfta kaldılar ve İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin en beceriksiz yöneticileri olarak tarihe geçecekler. İş işten geçmeden bize Thatcher'ı, Reagan'ı, Clinton'u, Blair'i, Kohl'u geri verin!"