Amerikan dergileri her yıl düzenli olarak "Dünyanın en güçlü liderleri" listesi yayınlar. Tek tek sayar: Barack Obama, Angela Merkel, Hun Jintao, Vladimir Putin, Nicolas Sarkozy, vs, vs... İnanmayın.
Yine Amerikan dergileri her yıl "Dünyanın en etkili kişileri", yani kitleleri peşinden sürükleyebilenler listesi yayınlar. İsim isim sayar: Steven Spielberg, Oprah Winfrey, Barbara Walters, vs, vs... İnanmayın.
Özellikle "Komplo teorileri" meraklıları, dünyayı "Gizli efendiler" in yönettiğini iddia ederler. Ve sıralarlar: Triateral Komisyonu, Bilderberg Kulübü, Tapınak Şövalyeleri, vs, vs... Geçin.
Çünkü "Dünyanın en güçlü", "Dünyanın en etkili" kişisi bu listedekilerin hiçbiri değil. En güçlü, en etkili insan, kamuoyunun önüne çıkmayı pek sevmeyen ama son günlerde tüm projektörlerin üstüne çevrildiği biri. Adı: David Beers.
Öyle aman aman bir unvanı da yok: "Standard and Poor's"ta kamu borçlarına not verilmesinden sorumlu birimin yöneticisi.
ABD'nin "AAA" olan kredi notundan bir "A"yı o düşürdü. Ve Arşimet'in yapamadığını başardı.
Milattan Önce 3'üncü yüzyılda Yunan matematikçi, fizikçi, astronom, filozof Arşimet, "Bana bir dayanak noktası gösterin, kaldıracımla dünyayı yerinden oynatayım" demişti.
David Beers işte, dünyayı yerinden oynatacak dayanak noktasını buldu: ABD Hazinesi'nin, dolayısıyla ABD yönetiminin kredibilitesi.
Ve bir anda tüm dünyanın dengesini alt-üst ediverdi.
Sorun şu: David Beers'in şahsında "Standard and Poor's"un ve diğer iki reyting kuruluşunun (Moody's ve Fitch) kerametleri kendilerinden menkul bu güçleriyle dünyanın ekonomik ve mali dengelerini alaşağı etmeye, bu gelişmenin tetikleyeceği sosyal krizlerle toplumları yoksullaştırmaya hakları var mı?
Daha da ötesi var: Demokrasilerde halk iradesini temsil eden, halktan aldıkları yetkiyle ülkelerini yöneten hükümetlerin üstünde bir güç olabilir mi?
Çünkü üç reyting kuruluşu hükümetlerin tercihlerine karışıyorlar, yönetimlerin kararlarını ve politikalarını yargılıyorlar.
Bitmedi; iktidarları politikalarını değiştirmeye zorluyorlar. Hayır, zorlamıyorlar; dayatıyorlar.
Üstelik bu dayatmalarıyla bal gibi politika yapıyorlar.
David Beers, ABD'nin kredi notunu düşürmelerinin gerekçelerini anlatırken açık açık söyledi: "Kararımız siyasidir!"
Neymiş? ABD Kongresi'nin Demokrat ve Cumhuriyetçi kanatları arasında borç tavanının yükseltilmesi ve harcamaların kısılması için varılan uzlaşma sağlam değilmiş. Yani, sürdürülebilir değilmiş.
"Standard and Poor's" bu itirafıyla, siyasetin uzlaşma sanatı olduğunu reddediyor.
Dayatmacı politikalar istiyor.
Dolayısıyla demokrasiden, demokratik ilkelerden sapılmasına, totaliter eğilimlere ya da politikalara prim veriyor.
Bir başka deyişle, "Demokrasi" yerine "Oligarşi"den yana tavır koyuyor.
Konu derin. Yarın devam edeceğim.