Kimine göre, "En çılgın Hollywood senaristinin bile böyle bir hikaye aklının ucundan geçmezdi."
Kimine göre, "Toplumsal vicdan kolaycı klişelerin altında kaldı: Bir yanda zengin ve beyaz tecavüzcü, öbür yanda yoksul ve siyah mağdur... Bir yanda her türlü vartayı parayla atlatmayı başaran bir Yahudi, öbür yanda onun kurbanı ürkek bir Müslüman..."
Kimine göre, "Sanığın çapkınlıklarla, hovardalıklarla, zamparalıklarla dolu geçmişinin ve kadınlara olan düşkünlüğünün yarattığı önyargının pençesine düşerek hukukun temeli olan 'Masumiyet karinesi'ne boşveren medyanın çöküşü bu..."
Konumuz elbette IMF eski Başkanı, New York'taki Sofitel Oteli'nin 2806 no'lu süitindeki skandala kadar Fransız Sosyalist Parti'nin 2012 cumhurbaşkanlığı seçiminde en güçlü adayı, hatta bileği bükülemeyecek kozu olan Dominique Strauss-Kahn (Kısaca; DSK).
Ve de onun kat görevlisine tecavüz davasındaki şok gelişmeler.
Tabii en ağır şoku Fransız siyasetçileri yaşadı. Özellikle de DSK'nın Sosyalist Parti'deki "Dostları".
Manhattan Ceza Mahkemesi'nin yargıcı Michael Obus'ün elektronik kelepçesini çıkarıp, 6 milyon dolarlık kefaleti iade ettiği DSK'ya kapıyı gösterip "Henüz beraat etmedin ama serbestsin" demesi, Sosyalist Parti'de yeniden oluşturulmaya çalışılan dengeleri bir kez daha alt-üst ediverdi.
Zira DSK'nın o skandalla birlikte "Siyaseten öldüğü" sonucuna varan Sosyalistler, 2012'de Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'ye karşı "Saygın" bir aday çıkarma telaşına girmişlerdi.
Ve aday adayları yarış için boyunlarını uzatmışlardı.
Sosyalist Parti'nin eski Genel Sekreteri François Hollande...
Sosyalist Parti'nin şimdiki Genel Sekreteri Martine Aubry (AB Komisyonu'nun efsane Başkanı Jacques Delors'un kızı...) Tabii, "Yenilen pehlivan güreşe doymaz" misali, 2007 seçimlerinin mağlubu ve her seçimin kaçınılmaz adayı Segolene Royal...
Ne güzel bir önseçim yapacaklar, sonbaharda içlerinden birini partinin resmi adayı olarak belirleyeceklerdi. "Nereden çıktı şimdi -yeniden- DSK?": Manhattan mahkemesinin kararından sonra kimi içinden böyle söyleniyor, kimi dışından.
Hele 18 Temmuz'daki duruşmada yargıç DSK'nın davasını düşürüp pasaportunu iade ederse ve Fransa'ya dönüşünün yolunu açarsa, seyredin siz kopacak kıyameti.
Tamam; biz hala tecavüz davası düşse veya beraatle sonuçlansa bile DSK'nın siyasi geleceği olduğuna ihtimal vermiyoruz. En azından 2012 seçimleri için.
Sosyalist Parti yöneticilerinin çoğunluğu da aynı görüşte.
Ama... DSK'yı ve kişiliğini iyi bilenler, onun Fransa'ya dönüşünü kabus olarak görüyorlar.
Çünkü DSK, "Dönünce konuşacağım" dedi.
Çünkü DSK'nın dönünce nasıl bir yol izleyeceğini kestirebiliyorlar. "Gıyabımda atıp tutanlar, gelin şöyle bir ve söylediklerinizi gözümün içine bakarak tekrarlayın bakayım..."
Kimlerin, Pinokyo gibi burnu uzayacak?
Kimler kara koyun gibi mosmor olacak?
Sonuç: Kimse "Küllerinden doğan Phoenix" efsanesini unutmamalı. Özellikle de siyasiler...