Libya operasyonuyla ilgili olarak hem BM Güvenlik Konseyi'nde, hem AB'de, hem de NATO'da "Bölünme" sürüyor. Ancak Türkiye'yi bir başka "Bölünme" tehlikesi kaygılandırıyor: Libya'nın parçalanması.
Yani, ülkenin doğusunun Bingazi merkezli, batısının da Trablus merkezli iki devlete ayrılması. Trablus merkezli devletin Kaddafi ve onu destekleyen aşiretlere, Bingazi başkentli devletin de batılıların ifadesiyle "Muhalifler"e, bizim tanımımızla "Silahlı asiler"e bırakılması.
Libya'nın gerçekten bölünmesi tehlikesi var mı? Yakın geçmişteki örnekler, yaraları hâlâ kanayan trajediler, bu soruya "Evet" yanıtı vermemizi kaçınılmaz kılıyor.
Uçuşa yasak bölge 1991- 2003 yılları arasında Saddam Hüseyin rejimine uygulandı. Güvenlik Konseyi'nin kararıyla Irak'ta 32'nci paralelin güneyi ve 36'ncı paralelin kuzeyi Irak uçaklarına yasaklandı. Hem sivil, hem de askeri uçaklara.
Irak vazosu işte o kararla ve uygulamayla kırıldı. Şimdi üç parça. Yeniden birleştirilmesi, yapıştırılması kesinlikle imkânsız. Çünkü Kuzey Irak fiilen bağımsız gibi.
BM Güvenlik Konseyi, 1993- 1995 yılları arasında Bosna-Hersek'te de uçuşa yasak bölge ilan etti. Sonuç? Bosna-Hersek parçalı olarak koptu. Parçalıdan kastımız, Bosna-Hersek Federasyonu bünyesindeki Sırp Cumhuriyeti fiilen bağımsız gibi.
Hem sonra, uçuşa yasak bölge ilanı ölümleri de durdurmakta pek etkili olamıyor. Örnek yine Bosna- Hersek'ten. Sırplar yasak nedeniyle uçak kaldıramadılar ama Srebrenitza'da katliam yapabildiler. Hem de Boşnaklar'ın canlarını korumakla görevli Hollandalı askerlerin gözleri önünde.
İşte Türkiye hem bu geçmişteki acılar nedeniyle, hem de "Emsal" oluşturabileceği kaygısıyla Libya'nın bölünmesine şiddetle karşı çıkıyor. Daha doğrusu, var gücüyle böyle bir çözümü önlemeye çalışıyor.
Zira biliyor ki, bir kez sınırlar değiştirilirse, arkası gelecek. Zaten neleri tetikleyeceği kestirilemeyen, Sudan örneği var önümüzde. (Not: Güney Sudan, Temmuz ayından itibaren bağımsız bir devlet olarak yoluna devam edecek.)
Sadece Sudan örneği değil, bir de Albay Ralp Peters'in "Kan sınırları" haritası da var.
Libya'dan Arap Yarımadası'na, Türkiye'den Pakistan'a kadar, yani Magrip'ten Maşrık'a kadar o uçsuz bucaksız coğrafyada sınırları yeniden çizen, devletleri parçalayan, yeni devletler yaratan, hatta bir ara NATO seminerlerinde bile masaya yayılıp tartışılan o haritayı hatırladınız, değil mi?