Ancak çok güçlü, paralı ve kadrolu bir gücün, kısacası bir devletin üretebileceği "Stuxnet" bilgisayar virüsüyle İran'a karşı açılan topyekûn sanal ya da siber saldırıyla ilgili gelişmeleri aktarmaya devam edelim.
İsrail askeri istihbaratının şefi General Amos Yadin geçen yıl hükümete siber savaş hazırlıkları konusunda bir sunum yaptı. Hazırlıklar iki bölümden oluşuyordu: 1- İsrail'in stratejik sistemlerini koruma altına almak. 2- Düşman ülkelerin bilgisayar sistemlerine sızmak. Bu sunumun ardından Savunma Bakanı Ehud Barak, "İsrail'in ulusal önceliği" ilan ettiği bir "Siber cephanelik" geliştirilmesi emrini verdi.
İşte o nedenle şimdi İran'ın nükleer santrallerini hedef alan siber saldırının ardında İsrail'in parmağı aranıyor.
New York Times dün bu konuyla ilgili uzun haberinde "Stuxnet" virüsündeki dosyalardan birine Tevrat'ta yer alan ve İncil'e de aktarılan "Esther'in Kitabı"na gönderme yapan bir adın verilmesinin anlamlı bulunduğunu belirtti. Çünkü "Esther'in Kitabı"nda Yahudiler'in Persler'e karşı düzenledikleri "Önleyici saldırı"nın öyküsü anlatılıyor.
Tabii bu ipucu İran'a siber saldırının İsrail'den geldiği mesajını verebileceği gibi, kuşkuları İsrail'in üstünde yoğunlaştırmak isteyenlerin oyunu da olabilir. Bununla birlikte iki nokta kesin:
1- İran'ın da resmen açıkladığı gibi, bu saldırı bir devletin işi.
2- İsrail saldırıyı ne doğrulayacak, ne de yalanlayacak. Gerçek uzun süre sadece birkaç kişinin bildiği sır olarak kalacak.
İran'ı hedef alan siber saldırı, hiç kuşkusuz birçok hükümeti ve genelkurmayı hareketlendirdi. Çünkü bundan böyle savaşların füzelerle, tanklarla, toplarla, tüfeklerle değil, sanal bombalarla yapılacağı ortaya çıktı. Örneğin, Üçüncü Dünya Savaşı çok büyük ihtimalle nükleer değil, siber olacak.
Stratejilerin, savaş planlarının ve "Silahlar" ın bu yeni gerçeklere göre hazırlanması gerekiyor. Bazıları hazırlıklarında epeyce ama epeyce mesafe aldı bile. En başta da elbette ABD.
Arlington'daki "National Cybersecurity and Communications Integration Center"da üç gündür bir sanal tatbikat yapılıyor. "Cyber Storm III" adı verilen ve iki yılda bir tekrarlanan, Pentagon dahil 7 bakanlığın, 11 eyaletin, 60 özel şirketin ve bir düzine kadar uluslararası partnerin katıldığı tatbikatın amacı: Bilişim altyapısını hedef alacak bir siber saldırıya karşı ülkenin direncini test etmek.
Ayrıca ABD silahlı kuvvetleri bünyesinde bir "Siber karargâh" ve "Siber kuvvetler" oluşturuldu. Aynı şekilde NATO bünyesinde de benzer bir birim var.
Sonunda iş mutlaka ülkeleri ulusal güvenlik, stratejik sistemler ve tesisler için farklı çözümler arayışına kadar götürecek. ABD Ordusu'nun Siber Komutanlığı'nı yöneten General Keith B. Alexander bu konuda ilk öneriyi öne sürdü bile: "ABD'nin stratejik altyapısını, örneğin elektrik sistemini korumak için yepyeni bir internet ağı kurmalıyız."
Ankara Büromuz'un bu sayfada okuyacağınız haberinde belirtildiği gibi, Türkiye de "Ulusal Sanal Ortam Güvenlik Politikası" stratejisi çerçevesinde bir "Siber Komutanlık" kurmayı planlıyor. Dileğimiz; derhal ama derhal harekete geçilmesi.
Öyle ya; bizim bölgesel aktörlükle de yetinmeyip küresel oyuncu konumuna yükselmemiz, herkesin işine gelmeyebilir. İran benzeri bir siber saldırının, barajlarımızı, santrallerimizi, boru hatlarını hedef aldığını düşünün... Maazallah!