Sınırda özel birlikler görevlendirmek... Üçlü mekanizmanın çarklarını yağlamak... Saha istihbaratını güçlendirmek... Kuzey Irak'la daha kapsamlı ve etkin işbirliğine gitmek... Kandil'i nefes alamayacak duruma getirmek...
PKK terörüne karşı planlanan bu atakların hepsi iyi, hepsi güzel...
Ama hepsi sınır ötesiyle ilgili.
Oysa PKK taktik değiştirmeye ya da yeni taktikleri devreye sokmaya başladı. Terörü şehirlere taşıyor.
Şehirlerde meydan okumaya kalkışıyor.
Pervari'de önceki gece yaşananlar doğrusu çok canımızı sıktı. Onun da ötesinde gerçekten ürküttü.
Gecenin bir vaktinde bir grup terörist ilçeye indi. Ya da girdi. Elektrik trafosunu havaya uçurup ilçeyi karanlığa gömdü. Sonra da askeri birliğe ve emniyet amirliğine saldırdı. Roketatarlarla, Kalaşnikoflarla...
Kim bilir, içlerinden bazıları Pervariliydi, bazıları çevre ilçelerdendi. Yani ana-babalarının, akrabalarının gözleri önünde silahlarını ateşlediler, çatıştılar.
Pervari olayında saldırının kendisinden çok vermek istediği mesaj vahim: PKK terörü bir "Kurtuluş mücadelesi"ne dönüşmeye çalışıyor. Filistinlileşmek istiyor.
Geçenlerde Tunceli'de güpegündüz yol kesip kimlik kontrolü ve örgüt propagandası yapmaları da zaten bunun bir başka örneğiydi. Aynı şekilde, Güneydoğu'da sosyal hayatı denetimlerine almak için yağdırdıkları tehditler, sindirmeler de. Birçok belediyeyi "Arka bahçe"ye dönüştürmeleri de.
Bunun birkaç adım sonrasını düşünmek bile istemiyoruz.
Güneydoğu'nun kentleri, kasabaları geceleri "Tekin" olmaktan çıkacak... Güvenlik güçleri meşru savunmaya zorlanacak... Dağdaki mevzi çatışmalarının yerini kentlerde, kasabalarda sokak çatışmaları alacak...
Elbette tüm bunlar şimdilik birer olasılık veya varsayım. Ama görünen köy kılavuz istemiyor.
Çare? Artık herkesin ezberlediği, herkesin kolayca kestirebileceği askeri önlemlerin yanı sıra sosyal ve siyasal hamleler yapmak.
Örgüt ile halk arasında aşılmaz duvarlar inşa etmek gibi...
Sivil toplum örgütlerinin teröre karşı seslerinin daha gür, daha cesur çıkmasını sağlamak gibi...
PKK'nın etki alanı dışında olan ya da örgütün sindiremediği bölge siyasetçileriyle sağlıklı ve içten diyalog kurmak gibi...
Unutmayalım; terörün şehre inmesini ancak şehirliler önleyebilir.
Pervari baskını bizi gerçekten ürküttü.
Çünkü Pervari baskını, 1984'teki Eruh ve Şemdinli olayları kadar önemli. Bir kırılma noktası.
Ve çünkü terör örgütü bir kez kentlerde, kasabalarda "Arka bahçe"den "Ön bahçe"ye geçerse...