Brüksel'de dün altı ayda bir tekrarlanan törenlerden biri daha yapıldı: AB'ye katılım müzakerelerinde "Gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı" başlığı alkışlar eşliğinde açıldı. Hayırlı olsun.
Böylece AB müktesebatını oluşturan 35 başlıktan 13'ü açılmış oldu (Not: Sadece biri kapatıldı, o da geçici olarak).
Geriye 22 başlık kaldı ama onların pek çoğu bloke durumda:
Kıbrıs Rumları'na limanları ve havaalanlarını açmadığımız için 8 başlık AB Konseyi (Liderler zirvesi) kararıyla askıda tutuluyor.
Fransa, "Tam üyeliğe götüreceği" gerekçesiyle 5 başlığın açılmasını engelliyor.
Rumlar ise 6 başlığın masaya getirilmesini önlüyor.
Sizin anlayacağınız, önümüzdeki dönemde müzakereye açılabilecek sadece 3 başlık kaldı: "Rekabet politikası", "Kamu alımları" ve "Sosyal politika ve istihdam".
Olsun. Hiç dert etmeyin.
Masamızda İspanya eski Başbakanı Felipe Gonzales'in başkanlık ettiği "AB Bilge Adamlar Komitesi"nin hazırladığı 46 sayfalık bir rapor var. Başlığı: "2030'ların ufkunda Avrupa için proje".
Bu komite Türkiye'nin tam üyeliğini engellemek için elinden geleni yapan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin önerisiyle kuruldu. Komiteye verilen görevler arasında "Avrupa'nın sınırları"nı belirlemek de vardı. Bakın raporda bu konuda nasıl bir tespitte bulunuluyor:
"AB, Avrupalı tüm yeni üye adaylarına açık kalmalı. Adaylar AB kriterlerine uygunluk derecesine göre ayrı ayrı değerlendirilmeli. Avrupa'nın gerçek sınırları işte bu yaklaşımla oluşacak. AB bu diyalog ve bünyesine kabul politikasına uygun olarak aralarında Türkiye'nin de bulunduğu adaylara karşı taahhütlerine sadık kalmalı ve müzakereleri sürdürmeli."
Raporda AB'nin bir yol ağzında olduğu vurgulanıyor, daha da ileri gidilip "Avrupa'nın geleceği için hayati bir tercihte bulunma" zamanının geldiği çağrısı yapılıyor. Şöyle:
"2010, AB için geleceği belirleyecek adımın atılacağı yıl anlamını taşıyor. AB ya önümüzdeki 50 yıllık dönemde küresel aktör olma yolunda ilerleyecek ya da hem Birlik, hem de 27 üyesi iyice marjinal konuma düşecekler. O kadar ki, Avrupa'ya artık Asya kıtasının hiçbir önemi olmayan bir yarımadası gözüyle bakılacak."
Peki AB, "Asya kıtasının önemsiz bir yarımadası" olmak ihtimalini veya tehlikesini nasıl savuşturacak? Bir başka deyişle, önümüzdeki 50 yılda nasıl "Küresel aktör" konumuna gelebilecek?
Gonzalez başkanlığındaki Bilge Adamlar Komitesi'nin raporunda onun koşulları da sıralanıyor: Daha geniş ve pekişmiş bir birliği gerçekleştirmek, Avrupa'nın ekonomik ve sosyal modelini yenilemek (Yani yaşlanan nüfus ve sürdürülemez duruma gelen sosyal güvenlik sorunlarını çözmek), bilgi toplumuna geçiş sürecini hızlandırmak (Yani araştırma-geliştirme için daha çok kaynak ayırmak), enerji güvenliğini sağlamak gibi...
AB tüm bu hedeflere ancak Türkiye ile ulaşabilir. Yorgun kıta ile dinamik Türkiye arasındaki farkı anlamak için bugünkü "Sürmanşet" imize göz atmak bile yeterli: Türkiye'nin büyüme hızı Avrupa'nın 23 katından fazla!
Yok müzakereye açılabilecek sadece 3 başlık kalmış... Yok 35 başlıktan 19'u bloke ediliyormuş...
Geçin efendim, hepsini geçin... Büyük fotoğrafa bakın.