Kore Savaşı'nın başlamasının 60'ıncı yıldönümü iki Kore'de ve o savaşa BM ordusu çerçevesinde asker gönderen Türkiye dahil tüm ülkelerde anılıyor.
Kore'de BM ordusuna başlangıçta bir efsane asker komuta ediyordu: İkinci Dünya Savaşı'nda Pasifik cephesinin komutanı olan ve Japonya'yı kayıtsızşartsız teslim alan General Douglas MacArthur. 5 yıldızlı generaldi MacArthur.
Yani TSK'daki ve Avrupa ordularındaki rütbe sistemine göre mareşaldi. Ondan da önemlisi kahramanlığından kaynaklanan bir dokunulmazlığa sahipti.
Ancak Kore savaşının 10'uncu ayında kimsenin aklından geçirmeye bile cesaret edemeyeceği bir şey oldu; General MacArthur, Başkan Harry Truman tarafından azledildi. Gerekçe: Başkan'ın emirlerine uymamak ve savaşı Çin topraklarına taşımaya kalkışmak.
MacArthur olayı ABD tarihinde savaş ortasında komutan azledilmesinin ikinci örneğiydi.
İlki, Kuzey-Güney savaşı, yani ABD iç savaşı sırasında 1861'de Başkan Abraham Lincoln'un Kuzey orduları komutanı General George McClellan'ı azletmesi olmuştu.
Üçüncü örnek ise Truman'dan 59 yıl sonra Başkan Barack Obama'dan geldi:
Afganistan'daki NATO kuvvetlerinin komutanı General Stanley McChrystal'ı azletti.
Hem de savaşın iyice kritik aşamaya girdiği bir sırada.
Nedeni: Aslında bir müzik-magazin dergisi olan "Rolling Stones"ta yayınlanan bir röportaj.
Kâbil'deki karargâhta yapılan röportajda General McChrystal'in kurmayları Başkan Obama'ya ve ekibine ağızlarına geleni söylediler.
Örneğin biri Obama'nın ulusal güvenlik danışmanı General Jim Jones'u soytarıya benzetti.
Bir diğeri Başkan Yardımcısı Joe Biden'a bir kelime oyunuyla küfretti. (Not: Kullanılan "Bite me" sözcüğü küfürden de öte bir aşağılama anlamına geliyor.) Bir başkası McChrystal'in Obama'dan pek hoşlanmadığını ima etti. Ve nihayet McChrystal de Obama'nın Afganistan ve Pakistan özel temsilcisi Richard Holbrooke'a verip veriştirdi, onun gönderdiği e-mail'i okuma zahmetine bile girmediğini söyledi.
Röportaj daha yayınlanmadan Beyaz Saray'a ulaştı ve tam bir şok etkisi yarattı. Çünkü General McChrystal, Afganistan'da halen uygulanmakta olan stratejinin mimarıydı. Onun isteğiyle Obama 30 bin takviye asker göndermişti.
Gerçi Başkan'ın ekibine eleştiriler, aşağılamalar, hakaretler McChrystal'in değil, kurmaylarının marifetiydi ama Kâbil'deki karargâhın sivillere, yani siyasilere ne kadar soğuk olduğunu, onları ne denli küçümsediğini gösteren somut bir örnekti.
Hop oturup hop kalkan Obama "Kimse vazgeçilmez değil" diye bağırdı ve McChrystal'i derhal Beyaz Saray'a çağırdı. O da gelip istifasını verdi. Kimse Başkan'ın bu resti göreceğini tahmin etmiyordu. Gördü, istifayı derhal işleme koydurdu.
Bu olaydan en az iki ders çıkarabiliriz:
1- Demokrasilerde kurumlara saygı her şeyin önünde gelir.
2- Bu saygının gereği olarak, asker siyasi iktidara kesin itaat etmek zorundadır.
İç savaşın en civcivli günlerinde General George McClellan demokrasinin bu olmazsa olmaz kuralını çiğnediği için azledildi.
Kore savaşının en zor döneminde General Douglas MacArthur o kurala aldırmamaya kalkıştığı için azledildi.
Afganistan savaşının en kritik aşamasında General Stanley McChrystal yine o kuralı göz ardı ettiği, siyasi gücü küçümsediği için azledildi.
Çünkü Winston Churchill'in dediği gibi, "Savaş, askerlere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir."