Konumuz yine Russell Mahkemesi. İngiliz düşünür, matematikçi ve siyasetçi Bertrand Arthur William Russell'in girişimiyle doğan insanlığın vicdan divanı...
Dün Russell Mahkemesi'nin tarihçesini özetlemiştik. Kısaca hatırlatalım: İlk kez 1966'da ABD'nin Vietnam'da işlediği savaş suçlarını sorgulamak için kuruldu.
Ardından Filistin sorunu için de bir Russell Mahkemesi oluşturulduğunu ve ay başında Barselona'da ilk oturumlarını yapacağını duyurmuştuk.
Devam ediyoruz. Filistin İçin Russell Mahkemesi'nin jürisi hukukçulardan ve insan hakları savunucularından oluşuyor. Şöyle: Mairead Corrigan Maguire (1976 Nobel Barış Ödülü sahibi, Kuzey İrlanda), Juan Tapia Guzman (Yargıç, Şili), Gisele Halimi (Avukat ve yazar, Fransa), Cynthia McKinney (Politikacı, ABD), Michael Mansfield (Avukat, İngiltere), Jose Antonio Martin Pallin (Yüksek mahkeme yargıcı, İspanya), Ronnie Kasrils (Yazar, Güney Afrika), Aminata Traore (Siyasetçi ve yazar, Mali), Alberto San Juan (Aktör, İspanya).
Peki, mahkemede neler sorgulanacak?
Elbette, İsrail'in Filistinliler'in hak ve özgürlüklerini çiğneyen politikaları...
Elbette, İsrail'in 2008 Noel'inde başlattığı ve 15 gün süren acımasız Gazze operasyonu...
Elbette, İsrail'in işlediği savaş -hatta insanlık- suçları...
Ama hepsi o kadar değil. Daha doğrusu, "Sanık" sadece İsrail değil. İsrail'in bu politikalarını sürdürmesine imkân verenler, göz yumanlar, suçların cezasız kalmasına ses çıkarmayanlar da vicdan sandalyesine oturtulacaklar.
Özellikle AB ve onu oluşturan ülkeler. Avrupalılar için cevap aranacak 6 soru hazırlandı bile:
Filistin halkının kendi geleceğini belirleme hakkının hayata geçirilmesine yardım etmek sorumluluklarını yerine getirdiler mi?
Gazze operasyonu ve Gazze'ye uygulanan ambargoyla ilgili olarak uluslararası hukukun işletilmesi için sorumluluklarını üstlendiler mi?
İsrail'in Filistin topraklarındaki doğal kaynakları yağmalamasına, Filistin'in egemenliğindeki topraklarda Yahudi yerleşim merkezleri kurulmasına son vermek için girişimde bulundular mı?
Toprakların güç kullanarak işgal edilemeyeceğine ilişkin uluslararası hukuk ilkelerine saygı gösterilmesini sağlamak ve İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhakına son vermek için ağırlıklarını koydular mı?
İsrail'in Filistin topraklarında duvar örmesini durdurmasına katkıda bulunacak politikalar izlediler mi?
AB ile İsrail arasında imzalanmış olan işbirliği anlaşmaları çerçevesinde, hem uluslararası hukuka, hem de Avrupa hukukuna saygı gösterilmesini sağlayabildiler mi?
Bu 6 sorunun 6'sının da yanıtı şimdiden belli: "Kesinlikle hayır!"
Filistin İçin Russell Mahkemesi'nin kurulmasına önayak olanlar, Barselona'da başlayacak "Yargılama"nın sonuçlarının hukuki açıdan geçerliliğinin olmadığını çok iyi biliyorlar. Onların asıl amacı, Filistin trajedisinin sorumlularının ve onlara aktif ya da pasif destek verenlerin vicdanlarda mahkûm edilmelerini sağlamak.
Ay başında hiç değilse bir gözünüz ve bir kulağınız Barselona'da olsun...