Haberi okuyunca, "Rastlantının bu kadarına da pes" diye mırıldandık. Sonra zihnimizde bir kıvılcım çaktı: "Acaba Kenya senaryosundan esinlenmiş olabilirler mi?"
En iyisi baştan anlatmak...
Hindistan'ın kuzey-doğusundaki Assam eyaletinde bir ayrılıkçı örgüt yıllardır terör estiriyor. Adı: "Assam'ın Kurtuluşu İçin Birleşik Cephe". Sözcüklerin İngilizce karşılıklarının baş harfleri alınıp, kısaca "ULFA" deniyor.
Örgüt 7 Nisan 1979'da kuruldu. Yani 30 yılı aşkın bir geçmişi var. Amacı: Hindistan'ın petrol zengini eyaleti Assam'ı "Hint sömürge yönetimi"nden kurtarıp bağımsız bir "Sosyalist" devlet kurmak!
3 bin dolayında militana, en gelişmiş silahlara sahip olan ve bazı yabancı istihbarat örgütlerinin el altından desteğini alan örgüt 30 yılda yüzlerce bombalı saldırı düzenledi, ezici çoğunluğu sivil 10 bini aşkın kişinin ölümüne, yüzbinlercesinin de evini-barkını terk etmesine neden oldu.
Hindistan hükümeti geçmişte iki kez ULFA ile masaya oturmayı denedi. 1992'de ve 2006'da. Ancak örgüt ne bağımsızlık hedefinden vazgeçmeyi kabul etti, ne de silah bırakmayı.
Ama lider kadrosu son bir yılda silahlı mücadelenin de çıkmaz sokağa girdiğini görmeye başladı. Özellikle de örgütün bir numaralı ismi Arabinda Rajkhowa. Çözüm? Sessiz sedasız güvenilir yerlere çekilmek. Örgütü uzaktan yönetmek.
Canının kıymetini bilen Rajkhawa, Myanmar'a kapağı atmaya karar verdi. Myanmar? Burma ya da Birmanya diye de biliniyor. Bangladeş, Laos ve Tayland arasında yer alan ve askeri diktatörlükle yönetilen ülke.
Rajkhawa vakit yitirmeden planını uygulamaya koydu. Bir takma adla ve sahte pasaportla, eşi, çocukları ve iki kurmayıyla birlikte Hindistan'dan Bangladeş'e geçti. Oradan da Myanmar'a gidecekti. Dikkati çekmemek için, sıradan bir yolcu otobüsüyle. Ancak Hint gizli servislerinin bu firardan haberi oldu. Geçen ay ele geçirdikleri iki ULFA militanının itirafları sayesinde.
Bangladeş ve Kenya
Hint gizli servisi hemen bir ajanını ULFA militanıymış gibi Bangladeş'e gönderip Rajkhawa'nın yakın çevresine sokmayı başardı. Bu sözde militan özverisiyle, lidere canını verecek kadar bağlılığıyla Rajkhawa'nın güvenini kazandı.
Ve sonunda geçen hafta Myanmar'a geçiş günü geldi. Militan "Efendim" dedi liderine, "Otobüsle gitmeniz hem çok yorucu, hem de çok tehlikeli. Sınırdaki kontrollerde sorun çıkabilir..."
- Peki ne yapalım?
- Özel araçla gitmek ve ıssız yolları tercih etmek daha doğru olur.
- Nereden bulacağız özel aracı?
- Ben buldum bile. Üç cip ayarladım. Emrinize amade.
Rajkhawa bir ara "Tuzak olabilir mi" diye kuşkulandı. Ama militan öylesine güven veriyordu ki...
O kısa tereddütten sonra araca bindi. Ama biner binmez çevreleri nereden çıktığı bilinmeyen silahlı kişilerce kuşatıldı. Hiç direnmeden teslim oldu. Hint gizli servisinin ve ordusunun elemanları olan o silahlı kişilerin eşliğinde, gözleri bağlı, elleri kelepçeli olarak Bangladeş'ten Hindistan götürüldü.
Rajkhawa'nın öyküsünün finali bizi 10 yıl öncesine, 1999 Şubat'ına götürdü. Kenya'nın başkenti Nairobi'deki Yunan Büyükelçiliği'nden Seyşel Adaları'na gitmek üzere ayrılan Abdullah Öcalan'ın birden kendisini Türk istihbarat elemanlarının ve özel timin kucağında buluvermesi gibi...
Hint gizli servisi elemanları da Rajkhawa'ya "Memlekete hoş geldin" dediler mi; haberde belirtilmiyor.
Hindistan hükümeti Rajkhawa'nın ele geçirerek ULFA'ya ölümcül bir darbe indirdiği görüşünde ama ayrılıkçı örgütün "Dağ kadrosu" aynı görüşte değil: "Örgütü yeniden yapılandırıp mücadeleye devam edeceğiz. Önderimiz özgürlüğüne kavuşuncaya kadar kolektif yönetime geçeceğiz!"
Bu meydan okumaya Yeni Delhi'den henüz yanıt gelmedi ama o coğrafyada terörle mücadele bizim buralardan hayli farklı olabiliyor.
Nasıl mı? Sabrı taşan bir hükümet, her şeyi göze alarak bölücü örgütü tüm militanları ve sempatizanlarıyla birlikte kan denizinde boğabiliyor. Sri Lanka'da Tamil Kaplanları'nın başına gelenler gibi...