Başbakan Erdoğan, "Ulusa Sesleniş" konuşmasında, bize göre, 5 önemli mesaj verdi:
1- Kendi ifadesiyle, "Yıllardır söylenegeldiği gibi", bu sorun artık sadece askeri önlemlerle çözülemez. Çünkü sorunun sosyal, ekonomik, kültürel, psikolojik, siyasal, diplomatik boyutları var.
2- Sadece askeri önlemlerle çözülemez, çünkü bu yalnızca güvenlik, yani terör ve terörle mücadele sorunu değil, onun da ötesinde "Topyekun demokrasi" sorununun bir parçasını oluşturuyor.
3- Çözüm kesinlikle "Tek millet, tek vatan, tek bayrak ve tek devlet" temelleri üzerinde yükselecek.
4- Çözümde Türkiye'nin "Üniter devlet yapısı" asla tartışma konusu bile yapılamayacak, o nedenle hiç kimse bu "Kardeşlik projesi" nden "İhanet planları" çıkarmaya kalkışmasın. Yani "Türkiye'yi bölmeye, bütünlüğünü bozmaya, üniter devlet yapısını ortadan kaldırmaya yönelik niyet ve girişimleri" kimse aklının ucundan bile geçirmesin.
5- Açılım yalnızca AK Parti iktidarınca yürütülmemeli. Çünkü, yine Erdoğan'ın ifadesiyle, "AK Parti, Türkiye'nin tamamı değil". O nedenle Erdoğan'ın "Herkes çözümün bir parçası olmalı" çağrısına özellikle CHP başta olmak üzere muhalefet partileri kayıtsız kalmamalı.
Neden özellikle CHP?
Özellikle CHP dedik; zira hem ana muhalefet partisi, hem de cumhuriyeti kuran kadroların partisi olarak CHP'nin açılımda yer alması sürecin çok daha sağlıklı yürütülmesinde, kamuoyu desteğinin güçlenmesinde çok ama çok önemli bir faktör oluşturuyor.
Özellikle CHP dedik; zira daha önce de yazdığımız gibi, CHP kaygıları ve duyarlılıkları ile iktidarın çözüm parametreleri çok büyük ölçüde örtüşüyor.
Özellikle CHP dedik; zira bu konuda 6 rapor (SHP'den 4, CHP'den 2) hazırlamış, o belgelerde bugün Erdoğan'ın vurguladığı gibi, "Kürt sorunu Türkiye'nin demokratikleşme ve demokratik haklar sorunu ile içiçedir" tespitini yapmış bir partinin katkısı, çözüme daha kolay, daha çabuk ve daha sancısız ulaşılması da sağlayabilir.
Hatırlatmak için değil, CHP'nin sürece katılacağı umudumuzu beslediği için 1989'da SHP'nin hazırladığı "Doğu ve Güneydoğu Sorunlarına Bakış ve Çözüm Önerileri" raporundaki Deniz Baykal imzalı "Sunuş" yazısını bir kez daha yüksek sesle okumak istiyoruz:
20 yıl öncesinden "
Türkiye'nin demokratikleşme sürecinin başarıya ulaşabilmesi için tabu sayılan konuların bir bir ele alınıp, açıklığa kavuşturulması gerekir. Arkadaşlarımızın (Not: Raporu hazırlayan Baykal başkanlığındaki Fuat Atalay, Hikmet Çetin, Cumhur Keskin ve Eşref Erdem'den oluşan komisyonu kastediyor) ortaklaşa emeğinin ürünü olan bu çalışmada, Türkiye'nin demokratik bir toplumsal yapıya kavuşabilmesi için çözmesi şart olan Kürt sorununa, ilk defa iktidara aday kitlesel bir partinin uygulama programında yazılı bir belge ile yer veriliyor. Resmi politikaların yok saydığı bu konu, önyargısız bir anlayışla, korkusuzca tartışılmadığı sürece, toplumsal barışı sağlayacak siyasi programların ortaya çıkarılması olanaklı değildir. Türkiye, insanların dil, etnik köken, gelenek, kültür farklılaşmasını toplumun bütünlüğü içinde ortaya koymaktan korkmamalıdır. Devletin bu farklılaşmaları yasaklar koyarak engellemesi de, özendirmesi de yanlıştır. Asimilasyona, var olan bir etnik yapıyı inkara dönük yaklaşımlarla bu sorunun çözülemeyeceği artık anlaşılmalıdır."
Görüşleri böylesine net, gerçekçi ve cesur olan Baykal liderliğindeki CHP'nin sürecin dışında kalmayacağına kesinlikle inanıyoruz.