Özel yaşamımızdan söz etmekten pek hoşlanmıyoruz. Ancak bugün ilk ve -umarız- son kez bu kuralımızı deleceğiz.
Çünkü Harvard Üniversitesi Tıp ve Halk Sağlığı Fakültesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı, beslenme uzmanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil'le yaptığımız sohbeti konu alan yazımıza e-mail yağdı. Malum, o sohbette beslenme rejimimizi soran Hotamışlıgil'in "Bu yolda devam edersen uzun ve sağlıklı yaşama rekortmenleri arasına girebilirsin" dediğini aktarmıştık. Gelen e-mail'lerde işte o beslenme sırrımız soruluyor.
Anlatalım. Ancak başta uyaralım:
Uyguladığımız beslenme rejimi herhangi bir bilimsel temele veya doktor önerisine dayanmıyor. Kendimiz geliştirdik. Kendimiz için.
Malum; vejetaryeniz. Balık dahil hiçbir et yemiyoruz. Sağlık sorunlarından değil, canlıya saygımızdan ötürü. Yani bizimkisi felsefi vejetaryenlik.
Ama bu, doğanın nimetlerinden yoksun kaldığımız anlamına gelmiyor.
Her şeyi yiyoruz. Sadece etsiz. Ve zeytinyağıyla hazırlanmış olarak.
İki altın kural
Bir özelliğimiz daha var: Yemek yemeyi sevmiyoruz. O nedenle tek öğün bize yetiyor.
Günlük beslenmemiz şöyle: Sabahları bir bardak soğuk ayranla bir aspirin içiyoruz. (Kanı sulandırmak, böylece kalp krizi riskini en aza indirmek için.) Ardından bir bardak çay. İşyerinde gün boyunca iki kahve, bir çay. Kahvaltının yanı sıra öğle yemeği de yok. Akşamları ise bir tabak yemek yetiyor. Yanında da biraz salata. Hepsi bu.
Ah, unutmadan; köpeğimizle gece boyunca en az 5-6 kez yürüyüşe çıktığımız için, o bir kap yemeği de fazlasıyla eritiyoruz.
O yüzden Prof. Dr. Hotamışlıgil, uzun ve sağlıklı bir yaşam süreceğimizi söyledi.
Zira ona göre, uzun yaşamak için beslenmenin iki altın kuralından birini uygulamak gerekiyor:
Ya az yiyeceksiniz ya da yediğinizi eriteceksiniz.
Hotamışlıgil iki de örnek verdi. Anlattığına göre, Boston'da "Uzun yaşama takıntısı" olan 40 kişilik bir grup, yaklaşık 10 yıldır zorlu bir rejim uyguluyor. Tam vejetaryenliğe geçtiler. (Yani, süt, peynir, yoğurt ve baldan da uzak duruyorlar.) Ayrıca günlük beslenmelerini kesinlikle 1.000 kalorinin altında tutuyorlar. Hatırlatalım:
Bir insanın ortalama olarak günde 20'li yaşlarda 3.200, 30'larda 3.100, 40'larda 3.000, 50'lerde 2.750, 60'larda 2.500, 70'lerde de 2.200 kaloriye ihtiyacı var. Bu değerler erkekler için. Kadınlarda 700-
800 kalori aşağısı yetiyor. O yüzden 40, 50, 60 yaşlarındaki insanların günde 1.000 kalorinin altında beslenmeyle yetinmeleri kolay kolay göze alınabilecek bir sınav değil. Hotamışlıgil, "Bazıları zaman zaman vücut ısıları düşecek kadar tehlikeli noktalara yaklaşıyorlar ama yine de vazgeçmiyorlar" dedi.
Boston'da iki grup
Boston'da aşağı-yukarı o büyüklükte bir grup daha var. Onların amacı da sağlıklı yaşamak. Hiçbir kalori hesabı yapmadan her türlü besini alıyorlar. Ama bir şey yapıyorlar: Yediklerini tümüyle yakıyorlar. Bunun içinde dağ-bayır demeden günde 30-40 kilometre koşuyorlar.
Sonuç? Hotamışlıgil, "İlk grupta, yani günde 1.000 kalorinin altında beslenen vejetaryenlerde şimdiye kadar kanser vakasına rastlamadık" dedi. Ya her şeyi yiyen ama yakanlar? Cevabı: "Bugüne kadar onların da hiçbirinde kanser görülmedi."
Grupların biri ifrat, diğeri tefrit. Ama sonuçta ikisi de en azından şimdilik hedeflerine ulaştılar. Biri uzun yaşam maratonuna, öbürü sağlıklı yaşam koşusuna tökezlemeden devam ediyorlar.
Bunları sadece örnek olarak aktardık. Öykünmeniz veya emsal yapmanız için değil.
Ama gerçekten uzun yaşamak istiyorsanız, bazı şeylerden fedakârlık etmeniz kaçınılmaz.
Hele niyetiniz hem uzun, hem sağlıklı yaşamaksa, o zaman senaryonuzu bir doktorun yardımıyla yazmanızı öneririz.