Hele şükür... 15 gündür her gün gazeteyi hazırlarken Ankara Büromuza aynı soruyu yöneltiyorduk: "Bugün olması ihtimali yüzde kaç?"
Sevgili Okan Müderrisoğlu da hep aynı yanıtı veriyordu: "Fifthy fifthy..."
Kulisler de 15 gündür aynı haberle yatıp kalkıyordu: "Eli kulağında..."
Konumuz, tabii kabinede revizyon.
Aslında "Eli kulağında"ki revizyon geçen Ağustos'tan, Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti hakkındaki kapatma davasıyla ilgili kararını açıklamasından bu yana bekleniyordu.
İktidar paylaşılmaz
Şundan adımız kadar eminiz: "Şuyuu vuukundan beter" bu haberler yayıldıkça, Başbakan Erdoğan revizyonu erteledi, öteledi.
Hak da veriyoruz. Söylentilerin ayyuka çıktığı dönemde hükümette değişikliğe gitmek, kulis veya kamuoyu baskılarına teslim olmak diye yorumlanabilir. Oysa güç paylaşılmaz. Hele iktidar hiç paylaşılmaz. Hele hele Erdoğan gibi çok güçlü bir Meclis grubuna ve tabanında firesiz desteğe sahip bir Başbakan hiç mi hiç paylaşmaz.
Hem sonra yakın geçmişte, Erdoğan'ın -her anlamda- gücünün onda birine sahip olmayan başbakanların bile dışardan gelen kabinede revizyon taleplerine sonuna kadar direndiklerini gördük.
Rahmetli Bülent Ecevit'in 57'nci hükümetini hatırlayın. Özellikle de Ecevit'in şu sıralar Ergenekon operasyonu nedeniyle yeniden açılan sağlığının iyice bozulduğu, doktor raporuyla görevden alınmasının tartışıldığı 2001 ilkbaharı ve yazını gözünüzün önüne getirin.
Hükümette değişiklik yapması, hatta görevi bırakması için nasıl sıkıştırılmıştı Ecevit...
Ama Ecevit hükümetin dağılmasını, partisinin çözülmesini ve sonunda erken seçimle silinip gitmeyi göze almış, yine de revizyon yapmamıştı.
Bununla birlikte Erdoğan'ın kabine değişikliğini daha da geciktirmesi iyice zorlaşmıştı.
Çünkü kamuoyu taze bir başlangıç, iş dünyası güçlü bir mesaj, Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, AB'den ABD'ye tüm müttefiklerimiz ve muhataplarımız da yeni bir hamle bekliyordu.
Erdoğan, dün akşam açıkladığı "Değişim kabinesi" ile tüm çevrelere aradıkları yanıtı verdi.
Öncelikle köklü revizyonla kamuoyunun taze başlangıç beklentilerini karşıladı.
Beklentilere cevap
Babacan'ın ekonominin koordinasyonundan sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı'na getirilmesiyle iş dünyası istediği "Güçlü mesaj"ı aldı. Zira ekonominin aktörleri 59'uncu hükümette ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olarak parlak bir icraat sergileyen Babacan'ı sonu kestirilemeyen küresel kriz sürecinde de kaptanlığa en uygun ve en ehil isim olarak görüyordu. Erdoğan'ın Hazine'den SPK'ya, kamu bankalarından BDDK'ya kadar ekonominin tüm kilit kurumlarının anahtarlarını da Babacan'a emanet ederek, iş dünyasına beklentilerinin üstünde rahatlama sağladı.
Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, AB'den ABD'ye tüm müttefiklerimiz ve muhataplarımızın yeni bir atılım beklentilerine gelince; Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'ndan daha uygun bir isim olur mu? Bugüne kadar Başbakanlık Başdanışmanı ve Büyükelçi olarak Dışişleri'yle son derece uyumlu ve başarılı işbirliği gerçekleştiren, diplomatik çevrelerle de sorunsuz bir diyalog yürüten Davutoğlu, dış politikanın patronu olarak hiç kuşkusuz yeni açılımlara imza atacak. Göreceksiniz, Davutoğlu döneminde dünya medyasında Türkiye daha çok manşetlere çıkacak, Washington'dan Pekin'e, Brüksel'den Moskova'ya, Bağdat'tan Tahran'a kadar tüm önemli başkentlerde çok daha önemle izlenecek.
"Değişim kabinesi"ne başarılar diler ve yeni bakanlara bir Arap atasözünü hatırlatırız: "Suya atlamadan önce derinliğini ölçün."