ABD Başkanı Barack Obama, Türkiye ziyaretinin son programı olan gençlerle toplantıda, bir soru üstüne, Kürt yurttaşlarımızı "Azınlık" diye niteledi.
Ajanslar, o sözcüğün geçtiği cümleyi şöyle aktardılar: "Türkiye'deki Kürt azınlığın eşit fırsatlara sahip olmasını istiyorum. Dini ve etnik azınlıklar eşit haklara sahip olmalı."
"Genç gazeteci" sıfatıyla toplantının davetlileri arasında yer alan Dış Haberler Müdürümüz Burcu Yakar'ın tuttuğu notlarda da söz konusu cümle şöyle yer aldı: "Türkiye'deki Kürt azınlık eşit fırsatlara sahip olarak bu toplumda özgürce ilerlerse, sorunun çözüleceğine inanıyorum. Etnik ve dini azınlıklar, toplumun bir parçası olmalı."
Bu cümle dil sürçmesinin mi, yorgunluğun mu, kafa karışıklığının mı, azınlık kavramına farklı anlamlar yüklemenin mi, yoksa bilinçli bir tercihin mi eseri?
İlk dört olasılıktan biriyse geçiştirelim; nasıl olsa ABD Büyükelçiliği sözcüleri gereken düzeltmeyi yaparlar.
Lozan'ın dışına çıkmak
Ama son olasılığın, yani bilinçli tercihin ürünüyse, işin rengi değişiyor. Çünkü bu, ABD'nin Türkiye'nin bir sorununda politikalarında sapma veya yeni açılım anlamına geliyor. Her ne kadar, "Başkan dahi olsa, bir kişinin istemesiyle ABD'nin politikaları değişmez" denilse de...
O kadarla da kalmıyor; Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturan Lozan Antlaşması'nın tartışmaya açılmasının da kapısını aralıyor. (Son zamanlardaki "Lozan'ı artık aşın" telkinlerini hatırlayın.)
Türkiye'deki azınlıklar ve hakları, Lozan Antlaşması'nın 37 ile 45 arasındaki maddelerinde güvence altına alınıyor. O maddelerde ülkemizde sadece "Gayrimüslim", yani "Müslüman olmayan azınlıklar"ın varlığı kabul ediliyor: Yahudiler, Ermeniler, Yunanlılar gibi.
Bir başka deyişle, Lozan Antlaşması'nda Türk kökenli olmayan Müslüman unsurlar "Azınlık" sayılmıyor.
Obama, bu ifadesiyle, Lozan Antlaşması'na aykırı olarak bir Müslüman azınlık grubu yaratmış oluyor. (Not: Seyredin siz şimdi komplo teorisi meraklılarının "Lozan deliniyor" çığlıklarını. Gerekçeleri de hazır: "Zaten ABD Kongresi, Lozan Antlaşması'nı onaylamamıştı!". Oysa, Kongre, Sevr Antlaşması'nı onaylamadığı için Lozan'ı da onaylamak gereğini duymamıştı. Not içinde not: Sevr Antlaşması'nı Yunanistan dışında hiçbir ülke onaylamadı.)
Önce Kürtler itiraz eder
Ancak hiç kuşkusuz Obama'nın bu tanımını öncelikle Kürt yurttaşlarımız reddedecekler. AB Komisyonu da 2004 yılındaki Türkiye İlerleme Raporu'nda Kürtler'i azınlık olarak gösterince, ilk tepki onlardan gelmişti: "Kürtler azınlık değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu asli unsurudur." (Leyla Zana'nın 14 Ekim 2004'te Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşma.)
Biz Obama'nın Kürtler'den "Azınlık" diye söz etmesini dil sürçmesine veya kafa karışıklığına bağlamayı tercih ediyoruz. Zaten Kürtler için hem "Fırsat eşitliği" isteyip, hem de onları "Azınlık" diye nitelemesi bu olasılığı güçlendiriyor. Zira Kürtler, Milli Mücadele'den bu yana, hatta Osmanlılar'dan beri hak ve fırsat eşitliğine sahipler.
Daha kestirmeden söyleyelim. Obama, ABD'de ne kadar azınlıksa, Kürtler de Türkiye'de o kadar azınlık!