Brüksel'de yarın iki zirve yapılacak: AB'nin 27 üyesinin devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getirecek olağanüstü zirve. Bir de ondan hemen önce AB'nin Doğu ve Orta Avrupalı üyelerinin zirvesi.
Bu mini zirveye 9 ülke katılıyor: Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Estonya.
Her geçen gün şiddeti ve tahrip gücü daha da artan ekonomik krizin ele alınacağı bu zirvelerin öncesinde Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri medyasında şu tür yorumlar ve çağrılar sıkça yapılıyor:
"Berlin Duvarı'nın yıkılmasından 20 yıl sonra Avrupa'nın yeniden bir duvarla bölünmesine izin vermeyin!"
Konu şu: Ekonomik krizde herkes dikkatini ABD'deki, Batı Avrupa ülkelerindeki, Rusya'daki, Çin'deki ve Japonya'daki gelişmelere yoğunlaştırdı ama, finansal depremin en ağır bedelini Doğu Avrupalılar ödüyorlar: Paraları başdöndürücü hızla değer yitiriyor, ihracatları bıçak gibi kesildi, yabancı sermaye can havliyle bu ülkelerden çıkıyor, Batı Avrupa'da, İskandinavya'da çalışan göçmen işçiler evlerine dönüyor. Tabii işini gücünü yitirmiş olarak.
Bütün bunların üstüne söz konusu ülkeler (Baltık Cumhuriyetleri, Polonya, Macaristan, Slovakya, Romanya, Bulgaristan) boğazlarına kadar borca batmış durumdalar: Hepsi de Batı Avrupa bankalarına olmak üzere 1 trilyon 740 milyar dolar borçları var. Bunun 400 milyar dolarının vadesi bu yıl doluyor. Tüm bölgenin gayrisafi milli hasılalarının toplamının üçte biri. Ya ödeyecekler, ki mümkün değil, çünkü kasaları tamtakır; ya da borcu çevirmeleri için onlara yardım edilecek.
İşte sorun burada başlıyor. Avusturya Maliye Bakanı Josef Pröll, eski Doğu bloku ülkeleri için 150 milyar avroluk bir kurtarma planının hayata geçirilmesi için canını dişine taktı. Çünkü Avusturya bankaları bu ülkelere 230 milyar avroluk kredi açtılar. Avusturya'nın gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 70'i. "Bu kredilerin yüzde 10'u batsa Avusturya'nın finans sistemi çöker" deniyor. (Not: İngiliz "The Telegraph" gazetesinde yayınlanan değerlendirme.)
Ne var ki, Pröll'ün girişimi yeni "Berlin Duvarı"na çarptı! Almanya Maliye Bakanı Peer Steinbrück, "Bizi ilgilendirmez. Kendi başlarının çaresine baksınlar" diyerek, Doğu ve Orta Avrupa ülkeleri için parmağını bile kıpırdatmayacağı mesajı verdi.
AB kader ortaklığı projesi mi?
Almanya'nın bu tutumu Avrupa'nın ortasına çığ gibi düştü. Doğu blokunda en çok risk üstlenmiş olan Avusturya, İsveç, İtalya, Yunanistan ve Belçika bankaları, "Ne kurtarırsak kâr" anlayışıyla tahsilatlarını tümüyle merkeze nakletmeye başladı. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, büyük, çok büyük bir zararla karşılaşmaları kaçınılmaz. Örneğin, sadece 4 Yunan bankasının Balkanlar'da açtıkları kredilerin tutarı 67 milyar avroyu geçiyor. Yunanistan'ın gayrisafi yurtiçi hasılasının üçte birine yakın!
İşte bu gelişmeler nedeniyle, Doğu ve Orta Avrupa medyasından "Yeni bir Berlin Duvarı'nın yükselmesine izin vermeyin" çağrıları yükseliyor. Zira AB'nin temeli olan "Dayanışma"nın yerini "Bencilliğe" bırakmasından, "Tek Pazar"lı, "Tek sınır"lı, "Tek demokrasi"li Avrupa'nın yerine ise onca savaşlar yaşamış, onca acılardan geçmiş eski milliyetçi Avrupa'nın hortlamasından korkuluyor.
O kadar da değil; "The Economist" dergisine göre, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde patlak verebilecek bir istikrarsızlığın en azından Yunanistan, İrlanda gibi AB üyelerine de sıçraması kaçınılmaz olacak.
Bu tehlikeli yolun bir sonraki durağında ise "Avro bölgesi"ni çökertecek bir mayının beklediği ifade ediliyor. Avro bölgesinin dağılması, AB'nin orta sütununun çökmesi demek. AB'nin varlık nedeninin sorgulanması demek. Kim bilir belki de orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin yeni ufuklara, yeni kutuplara yönelmeleri demek. (Rusya rövanş için tetikte!)
AB'nin varlık nedeni sorgulanırsa, Türkiye'nin olası üyeliğiyle ilgili tartışmalar da hiç değilse bir dönem için "Absürd" hale gelecek.
Yazık; karşılaştığı ilk ciddi sınavda AB'nin yaldızları dökülüverdi.