Prof. Dr. Ergun Özbudun ve 5 arkadaşının hazırladığı yeni anayasa taslağını ve gerekçelerini okuduk. İlk izlenimimiz şöyle:
* Dil bütünlüğü yok ve imla hatalarıyla dolu. Bu da metnin bir kalemden çıkmadığını düşündürüyor.
* Maddelerde ve gerekçede epey eski sözcük var. Müdafaa, teşkil etmek, kanuni, zapt, müdafi, müsadere, men etmek, ihtar, mahalli, muhafaza etmek gibi. Oysa bunların gerek günlük dilde, gerekse yasa metinlerinde kullanılan Türkçe karşılıkları var.
* Yeterli özenden yoksun. Örneğin genel gerekçede 1982 Anayasası'ndan söz edilirken "10'un üzerinde değişikliğe uğramıştır" deniliyor. Anayasanın ciddiyetiyle bağdaşmayacak yuvarlama. 1982 Anayasası'nın sonunda bile kaç kez değişiklik yapıldığı liste halinde yer alıyor: 1987-2007 arasında 13 kez.
* Farklı yorumlara, kuşkulara polemiklere ve "Rövanşçı, intikamcı" suçlamalarına yol açacak ifadelere yer verilmiş. Örneğin "Genel Gerekçe"nin girişi. Bakın ne deniyor: "Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir anayasası, milletin hür iradesiyle seçtiği gerçek temsilcilerinden oluşan meclisler tarafından, bir tartışma ve uzlaşma sürecinin ürünü olarak kabul edilmemiştir."
Yani, 1924, 1961 ve 1982 anayasalarını yapan parlamentoların "Milletin hür iradesiyle seçtiği gerçek temsilcilerden oluşmadığı" iddia ediliyor. Haydi 1982'yi anladık; Milli Güvenlik Konseyi'nin seçtiği Danışma Meclisi hazırladı. Haydi 1961'i de anladık; Milli Birlik Komitesi kararıyla oluşturulan Kurucu Meclis yaptı.
Peki ama 1924 Anayasası'nı hazırlayan ve üyeleri seçimle gelmiş olan İkinci Büyük Millet Meclisi'ni de işin içine katmak en azından haksızlık değil mi? Cumhuriyet'i o Meclis ilan etti. Özbudun ve arkadaşlarının taslağında da tek tek sayılan Devrim Yasaları'nı o Meclis çıkardı. Şimdi o parlamentonun da "Tek Seçici" yani Mustafa Kemal Atatürk tarafından belirlendiğini ima etmek (çünkü ifadeden o anlam çıkıyor), İkinci Meclis'in meşruiyetine de, Türkiye'ye çağ atlatan yasalarına da, hatta ilan ettiği cumhuriyet rejimine de gölge düşürmenin kapısını aralıyor. Yazık.
Taslağın 81'inci maddesi
* Bir izlenimimiz daha var: Özbudun ve arkadaşları anlaşılan iki ayaklarını bir pabuca sığdırmışlar. Taslağı bir an önce bitirelim derken epey şeyi unutmuşlar. Sadece bir örnek vereceğiz. Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri konusunda.
1924 Anayasası'nın 37'nci maddesi şöyle: "Cumhurbaşkanı, yabancı devletler yanında Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi temsilcilerini tayin eder ve yabancı devletlerin siyasi temsilcilerini kabul eder."
1961 Anayasası konuya 97'nci maddede yer veriyor: "Cumhurbaşkanı yabancı devletlere Türk Devleti'nin temsilcilerini gönderir ve Türkiye'ye gönderilen yabancı devlet temsilcilerini kabul eder."
1982 Anayasası'nda cumhurbaşkanının bu yetkisi 104'üncü maddede belirtiliyor: "Yabancı devletlere Türk Devletinin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyeti'ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek."
Peki, Özbudun ekibinin taslağında ne deniliyor? Buyurun. Madde 81: "Bakanlar Kurulu'nun Genelkurmay Başkanı, vali ve büyükelçilerin atanmalarına ilişkin kararnameleri Cumhurbaşkanı'nca imzalanır."
Sonra? O kadar! Ne fıkranın devamında, ne de "Cumhurbaşkanı'nın tek başına kullanacağı yetkiler ve yerine getireceği görevler" arasında yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek yok.
Anlamı? Bundan böyle yabancı devlet büyükelçileri göreve başlarken cumhurbaşkanına güven mektuplarını sunamayacaklar! Pes doğrusu.