Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Demokrasi

"İktidar bir grup kişinin değil hepimizin elinde olduğu için biz rejimimize demokrasi adını verdik. Devlet işleri üstüne hepimiz özgürce görüşlerimizi ifade edebiliyoruz.
Yasalarımız önünde herkes eşittir.
Cumhuriyetimiz insanları sınıflarına göre değil, erdemlerini ölçü alarak onurlandırır. Herkes eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir. Devletteki yerini soylu oluşuna göre değil, yeteneklerine göre alır.
Devlet işlerine karışmayanlara, kendi işi gücü ile uğraşan sessiz bir yurttaş değil, hiçbir işe yaramayan biri gözüyle bakıyoruz.
Bir politikayı, ancak birkaç kişi ortaya koyabilir ama hepimiz onu yargılayacak yetenekteyiz. Biz tartışmayı, siyasal eylemin önüne dikilen bir engel değil, bilgece davranmanın vazgeçilmez bir ön hazırlığı olarak kabul ediyoruz."
Dünyanın ilk demokratik rejiminin kurucusu Perikles, 2500 yıl önce demokrasiyi böyle anlatıyordu. Zaten onun "Halkın halk tarafından halk için yönetilmesi" diye özetlediği demokrasi tanımına aradan geçen 25 yüzyılda pek bir şey eklenemedi.
"Bir demokratik rejimin temel ilkesi özgürlüktür. Sadece bu rejimde özgürlük herkes tarafından paylaşılır. Zaten demokrasinin asıl amacı da budur. Demokrasi ve özgürlüğün önemli şartlarından biri de herkesin hem yöneten, hem de yönetilen olabilmesidir.
Demokrasi ve özgürlüğün bir başka koşulu ise, herkesin hayatını dilediği gibi yaşayabilmesidir."
Bu cümleler de Aristo'ya ait. 2400 yıl önce yaşamış büyük düşünüre. Onun demokrasinin ana ilkeleri olarak saydığı özgürlük ve eşitliğin değerini insanoğlu ancak son yüzyılda kavrayabildi.

Yol ağzındaki Türkiye
Ama bugün bile dünyanın neredeyse yarısı bu haklardan yararlanamıyor. Çok uzağa gitmeye gerek yok, başımızı hemen doğu ve güneydoğu sınırlarımızın ötesine çevirmemiz yeterli.
Dünyanın en güzel ama aynı zamanda en lanetli coğrafyasında insan onuruna yaraşır rejime sahip tek devletin yurttaşları olarak bugün, Perikles'in dediği gibi, "Devlet işleri üstüne hepimiz özgürce görüşümüzü ifade edeceğiz."
Herkesin gözü üstümüzde. Batı basınındaki yorumlara bakarsanız, bugün geleceğimizi oyluyoruz. Yani bir kavşaktayız. Ya da yol ağzında.
Her ne kadar yoksulluk, işsizlik, AB, eğitim, gelir dağılımı adaletsizliği gibi temel -ve ağır- sorunlarımız pek tartışılmasa da sakin, olgun ve Türkiye dostu Fransız yazar Alexandre Adler'in dün "Le Figaro" gazetesindeki makalesinde kullandığı ifadeyle "Fransa'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerine göre daha az küfürlü ve hakaretli" bir kampanya dönemi geçirdik.
Hiç kuşkusuz aynı olgunluğu bugün sandık başında da gösterecek ve hep birlikte milli iradeyi tecelli ettireceğiz. Geleceğimizi ve "Demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti"ni hep birlikte sahipleneceğiz.
Hele bir de sandıktan hem istikrarı, hem temsilde adaleti sağlayacak bir Meclis çıkarırsak, değmeyin keyfimize.
Bugün demokrasi bayramı. Yarın ise yeni bir dönemin başlangıcı.
Yaşasın demokrasi. Yaşasın özgürlük. Yaşasın Türkiye.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA