Türkiye şu sıralar AB ile yatıp kalktığı için, dünya tarihinde kırılma noktası olan "Büyük çöküş"ün yıldönümünü pek hatırlayan olmadı.
15 yıl önce bugünlerde Sovyetler Birliği tarihe karıştı ve o imparatorluktan 15 devlet doğdu.
Özetle şöyle: 8 Aralık 1991'de Minsk'te biraraya gelen Rusya, Ukrayna ve Belarus devlet başkanları Boris Yeltsin, Leonid Kravçuk ve Stanislas Çukeviç, Sovyetler Birliği'nin dağılması anlaşmasını imzaladılar. Sovyetler Birliği 80 yıl önce bu üç devlet tarafından kurulduğu için, hukuken ölüm tutanağını da onların hazırlaması gerekiyordu.
Bu karar, çift kutuplu dünya sisteminin, simetrik düzenin sonunu getirdi. ABD'nin tek ve kontrolsuz güç kalması, dünyanın tek kutuba indirgenmesi önümüze ağır bir fatura koydu: Asimetrik savaş yani terörün ortaya çıkması, ideolojilerin yerini dinin alması, asosyal küreselleşme gibi...
Ruslar için ise Sovyetler Birliği'nin çöküşü tarifsiz bir felaket oldu: Yüzde 500'ü aşan enflasyon, bir gecede yok olan tasarruflar, sokağa bırakılan işçiler, açlığa terkedilen emekliler, sahipsiz kalmış devlet mallarını yağmalayan mafyalar...
Rusya Federasyonu Başkanı alkolik Boris Yeltsin'in 8 yıllık iktidarında ise peşpeşe gelen ekonomik krizlerle yoksulluk ürkütücü boyutlara ulaşırken, "Oligark" denilen ve herbirinin serveti milyar dolarla ifade edilen özelleştirme zenginleri türedi. İşte Vladimir Putin 2000 yılında böyle bir ülke devraldı. Ve 6 yılda nereden nereye getirdi.
En sevilen lider kim?
1990'ların sonunda dişleri dökülmüş, tırnakları sökülmüş bir zavallı muamelesi görüyordu. Bugün ürkütüyor.
1990'ların sonunda titreyen bir ülkeydi. Bugün titretiyor. Hem fiziken, hem manen.
1990'ların sonunda liderinden utanıyordu. Bugün gurur duyuyor.
1990'ların sonunda kasası tamtakırdı. Bugün parayı koyacak yer bulamıyor, rezervleri 300 milyar doları aştı.
1990'ların sonunda ruble sokağa atsan kimsenin eğilip almayacağı kadar itibarsızdı. Bugün dünyanın en değerli paralarından biri.
1990'ların sonunda iç savaşın eşiğinde bir ülkeydi. Bugün özgüvenini yeniden kazanmış bir güç.
Putin kısacası, istikrarlı, zengin, halkın refah düzeyi artmış, mutlu bir Rusya yarattı. O Putin, Batı'ya "20'inci yüzyılın en büyük trajedisi" dediği Sovyetler Birliği'nin çöküşünün bedelini ödetmeye kararlı. Son hamlesi: "Nüfuz alanları yeniden belirlensin!"
Çünkü, Rusya'nın Kazakistan, Özbekistan, Belarus, Kırgızistan, Tacikistan ve Ermenistan'la kurduğu Ortak Güvenlik Anlaşması Örgütü, hızla eski Varşova Paktı'na dönüşüyor. Kremlin'in efendisi de "Dünyayı NATO ile bizim örgüt arasında paylaştırma zamanı geldi" diyor.
Böyle bir lider sevilmez mi? Ruslar'ın gözünde o tüm zamanların en büyük lideri. (İkinci sırayı Brejnev alıyor, üçüncülüğü Andropov, sonra Lenin.)
Türkiye'de de en sevilen yabancı liderler araştırması yapılsa, Putin'in ilk üçe gireceğinden, belki de ilk sırada yer alacağından kuşkumuz yok.
Nedenlerini kestirmek hiç de zor değil. ABD'nin Bush döneminde tarihte hiçbir devletin görmediği kadar nefret edilen güç haline gelmesi, AB'nin bencilliği, miyopluğu, hatta küstahlığı, halkın incinen gururu, yeni arayışlar. Sayabildiğin kadar say...
"Bu son değil. Sonun başlangıcı da değil. Olsa olsa başlangıcın sonu" diyordu Churchill. Öyle bir dönemden geçiyoruz.
Churchill, General de Gaulle ve Adenauer'den sonra yine Churchill'in ifadesiyle "Ufkun ötesini görebilecek" devlet adamı yetiştiremeyen Avrupa'nın işi zor. Bizim de...