Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Püf noktası

Türkiye'nin AB'de yaptığı son dakika hamlesinin can alıcı noktası limanlar değil, tarih!
Bu yazının kaleme alındığı saatlerde içeriği resmen açıklanmayan, ancak Brüksel'de ve Helsinki'de bazı kaynaklarca sızdırılan Türkiye'nin öneri paketinde, BM zemininde Kıbrıs sorununu çözmek için 2007 başında harekete geçilmesi ve yıl sonuna kadar anlaşmaya varılması isteniyor.
Ankara'nın bu önerisi veya koşulu, AB'nin niyetinin üzüm yemek mi yoksa bağcı dövmek mi olduğunu göstermesi açısından turnosol kağıdı işlevi görecek. Nasıl? Yanıtını KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer versin.
Sayer, iki gün önce "Yeni Düzen" gazetesinde yayınlanan yazısında, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ile Almanya Başbakanı Merkel'in, Türkiye'nin üyelik sürecinin 1824 ay arasındaki bir tarihte değerlendirilmesi kararını hatırlatarak şöyle dedi:
"İşte burada AB'nin en temel ilkelerinden biri olan 'Standart' konusu gündeme geliyor. Çünkü Güney Kıbrıs ve Yunanistan siyasi liderlerinin BM çözüm sürecine ve Annan Planı'na dönük en önemli eleştirilerinden biri 'Sıkıştırılmış takvim' olmasıydı. Bu yüzden görüşmelerin 'Zaman sınırı' ile düzenlenmesine sürekli karşı çıktılar ve bunu AB organlarında sık sık dile getirdiler.
Daraltılmış zaman ve takvimlenmiş görüşmelere karşı çıkan Yunanistan ile Güney Kıbrıs'ın siyasi liderleri, Türkiye'nin sıkıştırılması ve Kıbrıs sorununda kendi hakimiyetçi anlayışlarına bir geçit açılması amacıyla, şimdi kendi lehlerine olduğuna inandıkları için derhal takvim konusuna sarıldılar.
BM'de çözüm süreci ve Kıbrıs için olunca takvime hayır! Ama AB yolunda Türkiye'nin limanlarını açmasına, hem de Kıbrıs sorununa çözüm gelmeden ve Kıbrıslı Türkler üzerindeki izolasyonlar kalkmadan limanlarını açmasına gelince, takvime evet! Bu nasıl bir çelişkidir; birilerinin yanıtlaması gerekiyor."
Türkiye'nin yaptığı takvime bağlı öneri, Brüksel'i Rumlar'ı müzakere masasına oturtmaya ve çözüme razı etmeye yeter mi, göreceğiz. Ancak en azından çelişkiyi bir kez daha gözlerine sokma fırsatı vereceğini ve AB'deki sağduyu sahiplerinin elini güçlendireceğini söyleyebiliriz.

AİHM elimizi güçlendirdi
Dahası Yunanistan'ı ama özellikle Rum yönetimi lideri Papadopulos'u bir hayli sıkıştıracağı da kesin. Hele dün Strasbourg'taki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) gelen güzel haberden sonra...
Çünkü AİHM, KsenidesArestis davasını karara bağladı: Kuzey Kıbrıs'taki mülkü için 2 milyon avro tazminat isteyen Rum yurttaşına KKTC'deki Mal Tazmin Komisyonu'nun önerdiği 850 bin avro bedel ile 35 bin avro mahkeme masrafını yeterli gördü. Asıl önemlisi bu komisyonu "İç yargı yolu" kabul etti. (Not: "İç yargı yolları tükenmeden" AİHM'de dava açılamıyor.)
Bu AİHM'de benzer davalar açan 1.400 Rum'un artık önce Kuzey Kıbrıs'taki komisyonla uzlaşma aramak zorunda kalmaları demek oluyor.
Ama ondan da öte Papadopulos yönetimi için deprem anlamına geliyor. Zira Papadopulos bugüne kadar "Sabredin, birgün herkes evine dönecek" propagandasıyla Kuzey'de mülk sahibi Rumlar'ın KKTC komisyonuyla ilişki kurmasını, hatta tazminat istemesini engellemek için elinden geleni yaptı. AİHM kararından sonra önünde iki seçenek kaldı: Ya tazminatla yetinerek Rumlar'ın "Niye bizi yıllarca aldattın" öfkesine hedef olacak ya da "Eve dönüş"ün kapısını açmak için barış masasına oturacak.
Türkiye "Arkadaş bu bir yılda ya biter ya biter" diyerek, Papadopulos'un önüne takvim koymuş oluyor. Tabii AB'nin de. Biraz da onlar düşünsün.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA