AB iki krizi birden yönetecek yeteneğe ve beceriye sahip mi, hep birlikte göreceğiz.
Bir yanda Kıbrıs yüzünden Türkiye ile kriz... Öbür yanda Polonya yüzünden Rusya ile kriz...
İlki AB Komisyonu'nun genişleme komiseri Olli Rehn'e saç yolduruyor, ikincisi ise AB'nin Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana'ya sadece saç değil, sakal da.
Uykuları kaçan dönem başkanı Finlandiya ise netameli görevi Almanya'ya devretmek için gün sayıyor.
Çünkü iki krizde de köşeye sıkıştırılmak istenenler, geri adım atmaya zerrece niyetli değiller. Ne Türkiye, ne de Rusya. Yerden göğe haklı olarak.
Rusya krizi, AB dışişleri bakanlarının 13 Kasım'daki toplantısında patlak verdi. Türkiye'nin gündemin ilk sırasında yer aldığı o toplantıda, AB Komisyonu'na Rusya'yla yeni ortaklık ve işbirliği anlaşması müzakerelerini başlatma yetkisi verilmesi karara bağlanacaktı. Beklenmedik bir gelişme oldu, Polonya veto etti.
Gerekçesi: AB'de yeni üyelerin sorunlarının gözardı edilmesi, onlara "İkinci sınıf üye" muamelesi yapılması!
Bu yakınmanın ardında şu talepler bulunuyor: Rusya sığır eti ve tahılda Polonya'ya uyguladığı ambargoyu kaldırsın. Polonya'yı bypass ederek Baltık Denizi altından Almanya'ya gaz boru hattı döşenmesi projesini durdursun. 17 Aralık 1994'te Lizbon'da imzalanan "Enerji Şartı"nı onaylasın.
Türkiye'nin de imzası bulunan bu sözleşme, petrol ve doğal gaz yataklarının işletilmesini ve taşınmasını rekabete açmayı öngörüyor. AB geçen kış Ukrayna yüzünden patlak veren doğal gaz krizinden sonra bu sözleşmeyi daha da önemsedi. Çünkü enerji ihtiyacının karşılanmasında güvence olarak görmeye başladı.
Restse al sana rest
Ancak Rusya eski Başkan Yeltsin döneminde imzaladığı sözleşmeyi parlamentodan geçirip yürürlüğe koymayı reddediyor. (Tıpkı bizim Rumlar'a limanları açmayı kabul edip Meclis'ten geçirmeyi, dolayısıyla yürürlüğe sokmayı reddetmemiz gibi.) Başkan Putin'in gerekçesi şöyle: "Sözleşme Rusya'daki petrol ve gaz yataklarının Batı şirketlerince işletilmesinin, boru hatlarının satılmasının yolunu açıyor. İyi ama petrol ve gaz bizde, boru hatları da bizde. Bunları açarsak Batı'dan karşılığında ne alacağız?"
Putin'in bu sorusuna makul yanıt veremeyen AB'nin büyükleri (Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya) enerji güvenliğinde çözümü Rusya'yla ikili anlaşmalar yapmakta buldular. Polonya'ya da "Ne halin varsa gör" dediler.
İşte Polonya şimdi hem o bencilliğe tepki gösteriyor, hem de geçmişinden gelen komplekslerin etkisiyleRusya'dan sözde intikam almaya çalışıyor.
Sözde diyoruz; çünkü Putin'in umurunda değil. İşte Rus basınındaki yorumlar: "AB'nin bazı yeni üyeleri iç sorunlarını birliğe taşıdılar." "Şantaja boyun eğmektense AB ile işbirliğinden de, ortaklıktan da vazgeçeriz."
Ve işte Putin'in yanıtı: "Hiç kimse bizden karşılıksız olarak bu anlaşmayı onaylamamızı beklemesin!" İstediği karşılık: Rus şirketlerinin AB ülkelerindeki enerji dağıtım şirketlerini satın alabilmeleri.
Brüksel'deki bazı yorumlara göre, Polonya'yı aslında Rusya'yı bu talebinden vazgeçmeye zorlamak isteyen bazı AB üyeleri (başta Almanya ve Fransa) kışkırtıyor.
Malum; liman krizinde de Rumlar'ı Türkiye'yi imtiyazlı ortaklığa razı etmek isteyen bazı AB üyelerinin öne sürdüğü biliniyor.
Peki, sıkıştırmaya çalışılan iki stratejik güç "Ne haliniz varsa görün" deyip -Ankara'da bazı çevrelerin önerdikleri gibi- stratejik ortaklığa giderlerse, kopacak jeostratejik kıyamete AB yeterince hazır mı?