Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Bubi tuzağı

Fransız Ulusal Meclisi'nde kabul edilen "İnkar Yasası" önerisinin gizli amacını çok iyi görmek zorundayız.
Bu girişim Ermeni soykırımı tartışmalarında damarımıza basmanın ötesinde, Türkiye'nin AB yoluna bir bubi tuzağı yerleştirmeyi hedefliyor.
Bu planın ardındaki Türkiye karşıtları veya moda deyimle "Türkofobi" takıntılıları şimdi kenara çekilip, bu tuzağa basıp basmayacağımızı izleyecekler. Basarsak, "Türkiye'nin Avrupa kültürüne uyum sağlamayacağı kanıtlandı" diye ortalığı velveleye verecekler.
O nedenle Fransa'ya tepkilerimizi duygulara değil akıla, mantığa oturtmalıyız. Brüksel'deki dostların dedikleri gibi, zeki davranmalıyız . Ayrıca onurlu, ağırbaşlı bir ulusa ve köklü devlet anlayışımıza yaraşır adımlar atmalıyız.
Haklıyken haksız duruma, dahası "Tebessümle karşılanacak" açmazlara asla düşmemeliyiz. Pire için yorgan yakmaya kalkmamalıyız.

Olgun
ve onurlu
Doğrusu, sıcağı sıcağına ortaya atılan bazı fikirler ve yapılan çağrılar, bizde bu kaygıyı uyandırdı.
Birileri "Çocuklarımızı Fransız okullarında okutmamak"tan söz ediyor. O okulların en az yüz yıldır Türk toplumunun "Aydın" dediğimiz kesimini yetiştirmeleri suçmuş gibi...
Kimileri "Esnafın raflardan Fransız mallarını indirmeye başladığını" söylüyor. Sanki bakkalda rokfor peyniri, kaz ciğeri satılıyormuş gibi...
Bazıları "Gümrük Birliği'nden çıkalım" diyor. Sanki Gümrük Birliği yalnızca Fransa ile yapılmış gibi...
Hele CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in önerisi insanın kanını donduracak kadar acımasız: "Kaçak Ermeniler'i hemen sınırdışı edelim. Herkesin bir bedel ödemesi gerekiyor!" Aslında patenti bir başka CHP'liye, Şükrü Elekdağ'a ait olan bu teklif ciddiye alınırsa, kaçak avına çıkan Fransa İçişleri Bakanı Nicholas Sarkozy'den, hatta kaçakları Ege Denizi'nde kaderine -ya da ölüme-terkeden Yunanlı kaptanlardan ne farkımız kalır?
Oysa önümüzde Türkiye'ye yaraşır geniş bir cevap yelpazesi bulunuyor.
Örneğin Paris Büyükelçimiz'i "Görüşmelerde bulunmak için" bir süreliğine merkeze çağırmak gibi.
ASALA terörü kurbanı olan şehit diplomatlarımızın adlarını caddelere ve meydanlara vermek gibi.
Fransa'ya resmi ziyaretleri askıya almak gibi.
Büyük ihalelerde Fransız firmalarının şansını azaltmak gibi
Bunlar "Bubi tuzağı"na basmadan AB yolunda ilerlemek için yeterli.

Cesaret
zamanı
Sonrası Fransa'ya kalmış. Biliyoruz, Cumhurbaşkanı Jacques Chirac önerinin yasalaşma sürecini tamamlamasına hiçbir zaman izin vermeyecek. Ama keşke verse
Çünkü o zaman sözkonusu yasanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) götürülmesi fırsatı doğacak. Ama ondan önce, "İfade özgürlüğünü kısıtladığı" gerekçesiyle Fransa Anayasa Konseyi (Anayasa Mahkemesi) tarafından iptal edilecek.
Bir önerimiz daha var: Fransa'nın ifade özgürlüğünü kısıtlamasını, bize aynı eleştirileri yöneltenleri mahçup etmek için bulunmaz bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz.
Gelin, kendimize güvenelim, Türk Ceza Kanunu'nun "Türklüğe hakaret"i düzenleyen 301'nci maddesini ya kaldıralım ya yeniden düzenleyelim.
Göreceksiniz, hiçbir aydın, hiçbir yazar, hiçbir gazeteci, o değişikliği fırsat bilip ya da istismar edip bugün için suç kapsamına giren eylemlerde bulunmayı aklının ucundan bile geçirmeyecek. Tam tersine, Fransa'nın densizliğine Türkiye'yi, Türklüğü, şanlı tarihini gururla savunarak yanıt verecek.
80 yıldır "Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür" kuşaklar yetiştirmeyi en kutsal hedef kabul etmiş, çok değerli bir yazarı Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış ülkeye de bu yaraşır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA