Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Sözcükler kurşunlar

İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun demecini okuyunca, "İnsanı ölüm değil, nutuklar kahreder" sözü aklımıza geldi.
Sevgili Aksu, bir günde 7 şehit verdiğimiz (Ağır yaralı erin dün son nefesini vermesiyle 8'e çıktı) PKK'nın alçakça saldırılarının ardından Adana'da yaptığı açıklamada, "Terör örgütü PKK, akıttığı kanda boğulacak. Teröristlerin sonu hüsran olacak" diye buyurdu. Ardından da bir seyyar satıcıdan 30 YTL'ye bir tespih satın aldı. Herhalde "Ya sabır" çekmek için.
PKK ilk saldırısını 15 Ağustos 1984'te yaptığına, Aksu da İçişleri Bakanlığı koltuğuna ilk kez 31 Mart 1989'da oturduğuna göre, bir kuşağın bu tür demeçlerle büyüdüğünü ve öldüğünü söylememiz pek de acımasız bir değerlendirme olmaz.
"Teröre asla taviz vermeyeceğiz..."
"Terörle bir yere varılamaz. Bu niyette olanların hevesleri kursaklarında kalacak..."
"Terör huzur ve barış ortamını bozamayacak..."
"Hainler bilmelidir ki, bu saldırılar ülkemizin bölünmez bütünlüğünü korumak konusundaki kararlılığımızdan bizi asla caydıramaz."
Aksu'nun son iki yılda PKK saldırılarında verdiğimiz şehitlerin ardından yaptığı açıklamalardan birkaçı bunlar...
Başbakan Erdoğan'dan Dışişleri Bakanı Gül'e, Adalet Bakanı Çiçek'e kadar kabinenin tümünden de örnekler sıralayabiliriz. Tıpkı daha önce Ecevit'ten Özal'a kadar tüm hükümetlerin tüm bakanlarının sözcüklere anlamlarını yitirten demeçleri gibi.

Siyasetin
iradesizliği
Aslında bu tepkiler, bölücü örgüte gönderilen bu gözdağları, hem terörle mücadelede, hem de Güneydoğu veya Kürt sorununun çözümünde bir strateji yokluğunun itirafını barındırıyor.
Türkiye Barolar Birliği geçenlerde "Türkiye ve Terörizm" başlıklı 634 sayfalık rapor yayınladı. Kitapta Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'ndan Genelkurmay Başkanlığı'na, İçişleri Bakanlığı'na devletin çeşitli birimlerinin terörle mücadele önerilerinin dökümü yer alıyor. Ve de bunların hiçbirinin sonuç vermediği belirtiliyor. Son derece ağır bir hükümle: "Türkiye'nin terörle mücadeleye gereken önemi verdiği ve bu mücadeleyi başarıya ulaştırabilecek çözümler ürettiği söylenemez. Tersine, terörizmle mücadele alanında büyük zorluklarla elde edilen başarılar dahi kolayca kayba dönüştürülmüştür ya da dönüştürülmektedir. Değişen siyasal iktidarlar, terörizmle mücadelede vazgeçilmez bir gereksinim olan siyasi mücadele iradesini eksiksiz olarak bir türlü gösterememektedirler. "
Yalan mı? Demirel'in " Kürt realitesi "ni kabul etmesinden tutun, 2005 Ağustos'unda o ünlü, cesur ve kitlelerde umut uyandıran Diyarbakır açılımında "Sorunları kabul ediyoruz ve yüzleşmeye hazırız. Kürt sorunu daha çok demokratikleşmeyle çözülecek" diyen Erdoğan'a kadar nice iktidar temsilcisi, daha sonra "iradelerini" gösterebildiler mi?
Ve PKK'yı yüreklendiren, halkı ise devletten soğutan bu iradesizlik değil mi? Üstelik sadece Güneydoğu'da değil, artık Batı'da da. Van'da şehit düşen İzmirli er Deniz Yüzgeç'in annesi Ayfer Yüzgeç'in çığlığı hepimizin tüylerini diken diken etmeli: "Vatan sağ olsun demiyorum, çünkü devlet oğlum için hiçbir şey yapmadı."
Ve ABD'nin PKK koordinatörü ataması, yine bu strateji yokluğunun, Ankara'nın hüzün verici çaresizliğinin sonucu değil mi?
Cenazelerde ağıt: "Her şehit yüreğimize düşen bir ateştir."
Saldırılarda gözdağı: "Terör örgütü akıttığı kanda boğulacak."
Sonra "rutin" gündeme dönüş...
Orhan Veli Kanık ne kadar haklıymış: "Neler yapmadık şu vatan için. Kimimiz nutuk söyledi, kimimiz öldü..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA