İktidar sözcülerinin mayınlı araziden farksız dış konularda uluorta açıklamaları, sadece kendilerini ve partilerini değil, Dışişleri'ni, hatta Türkiye'yi sıkıntıya sokuyor.
Tıpkı dün AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik'in yaptığı gibi.
Dışişleri Bakanı Gül'ün Beyrut'ta "Çokuluslu güce katılma konusunda henüz karar vermedik, kendi içimizde görüşmeye devam ediyoruz" dediği saatlerde, Çelik seçim bölgesi Bursa'nın İnegöl ilçesinde "bomba"yı patlatıverdi: "Mehmetçiğimizi daha önce nasıl Bosna'ya, Kosova'ya göndermişsek, Lübnan'a da aynı amaçla göndereceğiz. Biz oraya barış amaçlı, insani amaçlı asker göndereceğiz."
Haydi bakalım, ayıkla pirincin taşını...
Çünkü BM Gücü'nün Güney Lübnan'daki görevinin sadece "Ateşkesin sağlanması ve barışın korunmasıyla sınırlı olacağı" kesin değil. Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararı öylesine açık kapı bırakıyor ve dolaylı görevler yüklüyor ki, BM Gücü'nün iskeleti olması ve komutasını üstlenmesi beklenen Fransa bile tereddüt etmeye başladı.
Örneğin, kararda Hizbullah'ın silahsızlandırılması öngörülüyor. Bunu kim yapacak? "Lübnan ordusu" yanıtı veriliyor ama kararın 11'inci paragrafının 5'inci fıkrasında "Hizbullah'ın silahsızlandırılmasında BM Gücü'nün Lübnan ordusuna yardım etmesi" öngörülüyor.
Fransa işte bu "yardım"ın tanımının yapılmaması, kapsamının belli olmaması nedeniyle ürkmeye başladı, Lübnan hükümetinden Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına BM Barış Gücü'nün karıştırılmayacağı güvencesi istemeye karar verdi. "Le Monde" gazetesi, Fransız diplomatik çevrelerinde, "Birliklerimizi silahsızlandırma operasyonuna karıştırmak, intihar demek olur" değerlendirmeleri yapıldığını belirtti.
Hizbullah'ın silahları
Sorun bu kadarla da bitmiyor: Lübnan'da Hizbullah'ı silahsızlandıracak otorite yok. Hükümet böyle bir emri kolay kolay veremez; zira bünyesinde Hizbullah bakanları yer alıyor. Bir an için verdiğini kabul edelim, uygulatamaz; zira Lübnan ordusunun yüzde 60'ı Şii. Hemen tüm Şiiler de Hizbullahçı olduğuna göre, ordudaki Şii askerler de en azından Hizbullah sempatizanı. Hizbullah'ın Hizbullah'ı silahsızlandırması mümkün mü?
Geriye tek çözüm kalıyor: Hizbullah'ın gönüllü olarak silahlarını bırakması. Ama o da kesinlikle sözkonusu değil. "El-Hayat" ve "Haaretz" gazeteleri dün Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora'ya üç koşul ileri sürdüğünü duyurdular: " 1- Hizbullah'ın silahsızlandırılmasını gündemden çıkarın. 2- Silahlarımızı vermeyiz sadece açıkça sergilemeyiz. 3- BM Gücü'ne Güney Lübnan'ın tek hakiminin Hizbullah olduğunu, bölgede sadece konuk olarak bulunduğunu kabul ederse izin verebiliriz."
Bu şartlar kabul edilmezse ne olacak? Hiç. BM kararı Hizbullah'ı bağlamıyor. Çünkü o devlet değil, örgüt veya parti!
Devamı var: BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Barış Gücü'nün tam oluşmasının, yani 15 bin kişiye ulaşmasının aylarca sürebileceğini belirtiyor. İsrail ise Barış Gücü tam oluşmadan Güney Lübnan'dan çekilmeyeceğini, güvenlik için "Önleyici operasyonlar" yapabileceğini söylüyor.
Hizbullah'ın silahsızlandırıl(a)mamasını Güvenlik Konseyi kararının ihlali olarak yorumlayan İsrail "Önleyici operasyon" yaparsa, silahlarını "Sergilemeyen" Hizbullah karşı saldırıyla yanıt verirse, ne olacak? Daha önemlisi, iki ateş arasında kalacak BM Barış Gücü ne yapacak?
Türkiye bu güce asker verme kararından önce yüz kez, bin kez düşünmeli. Zira Lübnan'da savaş yeni başlıyor.