Irak'ta işlerin iyice sarpa sarmasıyla gözden düşen ama rövanş için tetikte bekleyen Amerikan Yeni Sağı'nın beyinlerinden emekli albay Ralph Peters'in çizdiği "Yeni Ortadoğu" haritası yine gündemimize girdi.
ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nin yaptığı "Peters'in haritası ve görüşleri kesinlikle ABD yönetiminin görüşlerini yansıtmıyor" açıklamasıyla.
Fitili ateşleyenler (8 Temmuz 2006 tarihli "Deli saçması mı?" başlıklı yazımız) arasında yer aldığımız için, konuya dönmek şart oldu.
Doğru; Peters'in haritası Beyaz Saray'ın görüşlerinin yansıması veya kamuoyu tepkisini ölçmeyi amaçlayan işaret fişeği değil.
Çünkü, Bush yönetiminin bu konuda aklı karışık. Beyaz Saray ofislerinde her biri farklı doktrinin ürünü haritalar uçuştuğu için.
Kimi arşivlerden Başkan Woodrow Wilson'ın "Ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkı" ilkesini vurguladığı 1918'deki bildirisini çıkarıyor ve onun ışığında haritalar çiziyor.
Kimi bugün bile sözü dinlenen Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger'ın doktrinine sarılıyor: "ABD enerji kaynaklarına erişim yollarını ele geçirmeli, daha sonra denetimini pekiştirmek için ekonomik silahlarını sonuna kadar kullanmalı."
Kiminin tercihi Paul Wolfowitz'in doktrini:
"ABD kendisine rakip yaratmamak için askeri kapasitesini caydırıcı güç olarak kullanmalı."
Kimileri ise "Karanlıklar Prensi" Richard Perle'in doktrinini ısıtmaya çalışıyor: "ABD mutlaka Ortadoğu'yu yeniden biçimlendirmeli. Arap dünyasında Batı köprübaşı işlevi İsrail'e verilmeli."
Ya aslan uyanırsa?
Başkan Bush'un önüne bunların arasından seçilmiş veya tümünün sentezi bir harita henüz gelmedi. Ama eli kulağında sayılır. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Lübnan savaşının henüz ilk günlerinde, 21 Temmuz'da müjdeyi verdi bile: "İsrail'le Lübnan arasında statükoya dönülecekse, diplomatik çaba harcamaya değmez. Biz bu çatışmaları yeni bir Ortadoğu'nun doğum sancıları olarak görüyoruz. Eski Ortadoğu'ya dönüş olmayacak. Asla!"
Bush'un ve Dışişleri arşivleri Ortadoğu coğrafyasının "Böl yönet" kuralıyla nasıl karıştırılabileceğine ilişkin paha biçilmez belgelerle dolu olan İngiltere Başbakanı Tony Blair'in altyapısını hazırladıkları, Rice'ın da ipuçlarını verdiği yeni harita için Lübnan'ın "denek" seçildiği görüşü hayli yaygın.
Diplomatik çevreler bu minik ülkeden mini minnacık dört devletin doğacağı iddialarıyla yankılanıyor : Sünni, Şii, Hıristiyan ve Dürzi devletçikleri.
Senaryonun devamını getirmek güç değil: Irak'ın yine etnisite ve mezhep temelinde üçe ayrılması... Sonra? Elbette Suriye ve İran!
Peki bu senaryoların Ralph Peters'in haritasından ne farkı var? Hiç.
Hem sonra tarihe biraz merak duyanlar, Peters'in aslında 1916'da İngiltere ve Fransa arasında imzalanan ve SykesPicot mutabakatı adıyla tarihe geçen anlaşmadan esinlendiğini hemen fark edebilirler. Çünkü o zaman da Ortadoğu'nun etnik ve mezhebi kökende parçalanması tartışılmış, petrolün hayati önemi anlaşılınca "Manda haritası"nda karar kılınmıştı.
Şimdi o seçeneğe dönmek tartışılıyor. Küçük, birbiriyle kavgalı ve varlıklarını sürdürebilmek için ağabey arayan devletçikler.
Peki bu haritalarla iç içe geçmiş bir dizi kafese kapatılmak istenen aslan, yani "Arap milliyetçiliği" ya senaryonun ortasında uyanıverirse ne olacak?
Mevcut ve çizilmekte olan tüm haritaları yırtacak o uyanışın olasılığını ve sonuçlarını -ki Türkiye'yi de çok yakından ilgilendiriyor-bir başka yazıda ama ilk fırsatta ele alalım ...