Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Kral'ın cümlesi

Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz El Suud'un Çankaya Köşkü'nde onuruna verilen yemekte yaptığı konuşmanın bir cümlesi çok önemliydi:
"Yaşadığımız dünya, uluslararası toplum üyelerinin maceraperestlikten uzak politikalar uygulamalarını gerektiriyor."
Hangi ülkeleri ve liderlerini "maceraperestlik" ile suçluyor Kral Abdullah? ABD'yi ve Başkan George Bush'u mu? İsrail'i ve Başbakan Ehud Olmert'i mi? Avrupa ülkelerini mi? Çin veya Rusya'yı mı?
Hayır. Bu diplomatik cümlenin ardındaki parmak sadece İran ve Suriye'yi işaret ediyor.
Nereden mi biliyoruz? Kral'ın Türkiye ziyaretinden bir gün önce Suudi Arabistan haber ajansı SPA'da yayınlanan hükümet bildirisinden. Orada Suudi Arabistan'ın Lübnan savaşıyla ilgili değerlendirmesi ve politikaları aynen şöyle açıklandı:
"İsrail'le çatışmanın patlak vermesinin sorumlusu Lübnan'daki bazı unsurlardır. Meşru direnişle Lübnan içindeki bazı unsurların (Hizbullah kastediliyor) ve onların arkasındakilerin (İran ile Suriye ima ediliyor) yasal mercilere ve Arap ulusuna danışmadan giriştikleri düşüncesizce maceralar arasında bir ayrım yapılması şarttır. Bu unsurlar sorumsuz eylemlerinin vebalini üstlenmek zorundadırlar. Ve yarattıkları krize yalnızca onlar son verebilir."
Suudi Arabistan bu açıklamasıyla, Lübnan'daki trajediyi Arap-İsrail savaşı değil, Şii-İsrail hesaplaşması olarak gördüğünü ilan etti.
Dahası bu değerlendirme, Suudi Ulema Konseyi'nin birçok üyesinin verdikleri fetvalarla desteklendi. Şeyh Abdülmuhsin El-Obilan, Şeyh Abdullah Bin Cibrin, Şeyh Nasır El-Ömer gibi önemli din adamları fetvalarında, Hizbullah'ın başlattığı savaşın "Şeri hükümler"e aykırı olduğunu, kesinlikle yardım edilmemesi ve sempatiyle karşılanmaması gerektiğini belirttiler.

Savaş
niye çıkmıştı?
Neden? Çünkü bu çatışmanın İran'ın Ortadoğu'nun egemen gücü konumuna yükselme planlarının bir parçası olduğunu görüyorlar. Hizbullah'ın Arap ordularının çoğunda olmayan silahlarla donatılması bu niyetlerin sadece bir kanıtı. İran böylece Lübnan'ı teslim alarak bölgede üçüncü Şii devletini (Yakında Irak'ta 4'üncüsü de doğacak) kurmayı hedefliyor.
Daha sonra sıra bölgede yüzyıllar önce küllenmiş diğer ateşleri canlandırmaya gelecek: Suudi Arabistan nüfusunun yüzde 10'u, Kuveyt'in yüzde 30'u, Birleşik Arap Emirliklerinin yüzde 27'si, Bahreyn'in yüzde 70'i Şii!
Hatırlatırız: 22 Eylül 1980'de İran-Irak savaşı, Ayetullah Humeyni'nin Irak'ın güney ve Suudi Arabistan'ın kuzey bölgeleriyle Bahreyn ve Kuveyt'in İran'a verilmesi talebi ve de Şiiler'i tek devlet çatısı altında toplamayı amaçlayan bu toprak iddialarını hayata geçirmek için Iraklı Şiiler'i isyana çağırması yüzünden patlak verdi.
Humeyni'nin söylemlerini şimdi İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad ile Hizbullah lideri Şeyh Hasan Nasrullah ısıtıyor. İkisi de İsrail'e karşı mücadelelerinde "İslam ulusu" dayanışması çağrılarıyla "Ümmet" kavramına vurgu yapıyorlar. Buna karşılık Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün başta olmak üzere bölgenin Sünni rejimleri ise açıklamalarında "Arap ulusu" ifadesini kullanmaya özen gösteriyorlar. Halkları ile İran arasına set çekebilmek için. (Daha dün Ürdün Kralı Abdullah, Araplar'a "Sakın fanatiklerin peşine takılmayın" uyarısında bulundu.)
Çünkü bugün "Konvansiyonel" silahlarıyla bölgeyi kaosa sürükleyen İran'ın yarın "Nükleer" silaha sahip olunca pervasızlığı nerelere kadar vardıracağını görüyorlar. Ve titriyorlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA