Fransa'nın en önemli gazetesi "Le Monde", 18 Mayıs'ta uzun bir Fas röportajı yayınladı. Başlığı: "Hicab Fas'ın üstünü örtüyor". Hicab, başörtüsünün ya da türbanın bir başka versiyonu.
Gazete, mümkün olduğunca çok okunması için röportajı üç gün internet sitesinde tuttu. Amacına da ulaştı; en çok "tık"lanan ve okurdan en çok mesaj alan yazılar listesinin başına yerleşti.
Türk basınında birkaç gazete o röportajdan yapılmış haberlere yer vermekle yetindi. Oysa "Le Monde"un Fas'tan aktardıkları daha fazla ilgiyi hak ediyor. Buyurun size genişçe bir alıntı:
"Bir sessiz devrim bu. İslam'ın rengi olan bir yeşil devrim. Bir orta öğrenim kurumunda Fransızca öğretmeni olan Sukayna 'Ülkemi artık tanıyamıyorum' diyor.
Sukayna 20 yıl önce okulunda göreve başladığında, sadece bir öğretmenin başını örttüğünü hatırlıyor. Bugün ise tam tersi: Onun dışında tüm kadın öğretmenler ve tüm kız öğrenciler kapalı. Sonunda Sukayna'nın sinirleri boşaldı, depresyona girdi, görevi bıraktı.
Hiçbir zaman dincilerin doğrudan saldırısına hedef olmadığını söylüyor. Sadece küçük damlaların gün geçtikçe birikmesi. Kısa kollu, dudakları rujlu ve sadece ayak bileklerini gösteren etekle okula gittiğinde örtülü meslektaşlarının dokundurmaları: 'Güne haram şeylerle başlanması ne kadar kötü' gibi. Ya da dolabına üç kez pembe türban bırakılması gibi. 'Cebinize bir çakıltaşı konuyor. Çakıltaşının ağırlığı nedir ki. Sonra birgün öyle ağırlaşıyor ki o çakıltaşı, taşıyamıyorsunuz' diyor.
Fas'ın Fransızca yayınlanan dergisi 'Tel Quel' 11 Mart'ta Kazablanka Üniversitesi güzel sanatlar fakültesindeki bir olayı aktardı. Okulun başı açık son 5 kadın öğretmeninin posta kutularına örtünmeleri uyarısı yapılan mesajlar bırakılmıştı. Derginin yazı işleri müdürü 'Fas'ta ilk kez böyle şeyler oluyor' diye konuşuyor.
5 yılda gelen değişim
Dahası artık sadece kadınlar değil, erkekler de hedef alınıyor. Örneğin düzenlediği kültürel faaliyetler İslami bulunmadığı için duvarlara karalanan yazılarda kafirlikle, dinsizlikle suçlanan El-Cedidi lisesi öğretmeni gibi. 'Çok acı çekiyor' diyorlar yakınları, 'Öğrencileri artık ona kuşkuyla bakıyor, eskisi gibi saygı göstermiyorlar.'
Herşey sessiz oldu. Düşünceler de, elbiseler de usul usul değişti. Hiçbir tartışma, miting ya da çatışma yaşanmadan. Sukayna'nın albümündeki okul fotoğrafları sanki bir başka yüzyıldan kalma gibi: 'Şuna bakın. 1992'de çekildi. Kadın ve erkek öğretmenler birlikte poz veriyorlar. Bugün böyle birşeyi düşünmek bile imkansız.' Hüzünle 'İslamcılar'ın iktidarı da ele geçirmeleri artık an meselesi' diye iç çekiyor..."
Fas'taki gelişmeleri yakından izlediğimiz için bu "değişim" bizi şaşırtmadı. Örneğin, geçen yıl önce Rabat Üniversitesi'nde son sınıfta okumakta olan bir kız öğrenci şöyle diyordu: "Ben fakülteye girdiğimde sadece 2 türbanlı vardı. Bir ay sonra 4'e çıktı. Onu izleyen ay 8'e... Herkes birine çengel atmakla görevliydi. Sonra çengel atan da başka birine. Bugün görüyorsunuz; okulun dörtte üçü kapalı."
Oysa 5-6 yıl önce böyle değildi. Alın size Fransız "L'Humanite" gazetesinin 20 Mart 2000 tarihinde yayınladığı Rabat çıkışlı Fas izlenimlerinden birkaç cümle: "Rabat ve Kazablanka sokaklarında çok ama çok az türbanlı görebilirsiniz. Öğrencisinden öğretmenine, memurundan işçisine kadar kadınların ezici çoğunluğu modern giyimliler."
"Le Monde"un gözlemiyle bitirelim: "İslamcılık derin ve kalıcı olarak Fas'a el koyuyor."