Genelkurmay Başkanlığı'nın "Şemdinli İddianamesi" ile ilgili açıklamasında, aslında Türk hukuk sisteminin fotoğrafı çekiliyor.
Bundan böyle kim yargının siyaset karşısında bağımsızlığından dem vurursa, bu tarihi açıklamadaki tespit hatırlatılacak: "İddianamenin hukuki olmaktan çok siyasi içerikli olduğu kanaatine varılmıştır."
Yine bundan böyle kim yargının her türlü telkine ve etkiye kapalı olduğunu söylerse, yine o açıklamadaki vahim ifadeler masaya konulacak: "Bir cumhuriyet savcısının bu derece hukuk bilgisinden yoksun veya tecrübesiz olamayacağı, bu bariz hataları yapması için, belli bir görüşün temsilcilerinin kamuoyuna da yansımış etki ve telkinleri altında kalmış olabileceği değerlendirilmektedir." Eski Yunan düşünürlerinden biri "Savaşta önce gerçekler kaybolur" der.
Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın hazırladığı iddianamenin sızıdırılmasıyla başlayan süreç de, ne yazık ki gerçeklerin kaybolmasına yol açan bir kördöğüşünün ortamını yeşertti.
Geçmişteki mağduriyetlerin keskinleştirdiği önyargılarla imal edilmiş kırbaçlar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üstünde şaklatıldı.
Demokrasi ile asker karşıtlığı arasında doğru orantılı denklemler kurmaya kalkanlar yüzünden, bilerek ya da bilmeden demokrasiyi başka hesapların aracı olarak kullananların ekmeklerine yağ sürüldü.
Org. Büyükanıt'ın "Tanırım, iyi çocuktur" yarım cümlesiyle yargıyı etkilemeye kalktığı çığlıkları atanların gözünde, "Komplekslerini, hınçlarını, rövanş içgüdülerini" alabildiğine ortaya dökenler in yargıya müdahalenin veya yargıyı etkilemenin dikalası olan mütalaaları "Demokrasinin gereği" görüldü.
Buna karşılık iddianamenin yanlış temeller üstünde inşa edildiğini, kanıtsız suçlamalarla dolu olduğunu, hatta yargılamadan hüküm verildiğini söyleyenler, "Militarist" damgası yediler, "Demokrasinin gelişmesinin önündeki malum refleksler" diye tanımlandılar.
Yargıyı güvenilir kılmak
Hem de tüm bu kördüğüşü savcının 123 sayfalık iddianamesi okunmadan götürüldü. Org. Büyükanıt başta olmak üzere komutanlara "Çete kurmak, görevi kötüye kullanmak, rüşvet ve kaçakçılığa karışmak" gibi kuşaklar boyu temizlenemeyecek suçlamaların, olaylarla doğrudan veya dolaylı zerrece ilgisi bulunmayan bir kişinin, evet tek kişinin ifadesiyle boca edildiği gözönüne alınmadı. Org Büyükanıt'ı peşinen suçlu ilan edenler, "Makbul kişi" haline geliveren o tek tanığın çelişkilerle dolu, hatta buram buram kötü niyet kokan ifadesindeki iddialarının birinin bile doğruluğunu ya da yanlışlığını soruşturmadı, hatta sorgulamadı.
Dileriz, Genelkurmay'ın açıklaması sap ile samanın ayrılmasına katkıda bulunur.
Elbette Şemdinli olayları aydınlatılmalı. Önünde ve arkasında kim varsa, hepsi de ortaya çıkarılarak. Hepsinin de yargıda hesap vermesi sağlanarak.
Ancak olayı daha baştan yanlış patikalara yönlendiren trafik işaretleri serpiştirilmiş bu iddianamenin belirttiğimiz amaca hizmet edeceğinden, adil bir yargılamaya imkan vereceğinden doğrusu kuşkumuz var.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok geçenlerde, "Türkiye Başsavcılığı olsaydı, Şemdinli-Van tartışılmazdı" derken hukuk reformunun, yargının yeniden yapılandırılmasının ivediliğini anlatmaya çalıştı.
Şemdinli iddianamesinin hiç değilse reform için kaldıraç işlevi görmesini umuyoruz. Elbette Genelkurmay açıklamasının da.
Çünkü o açıklama aslında Türkiye'de yargının böyle gidemeyeceğini ilan eden bir manifesto...