Sarı, yeşil ve kırmızı renklerin birarada olduğu kumaşların satışı yasaklandı. Kürtçe müzik çalmak da. Bilgisayar ve cep telefonuna Kürtçe parça indirenler gözaltına alınacak ve haklarında dava açılacak.
Suriye'deki Baas rejiminin Nevruz önlemleri bunlar!
Çok şükür Türkiye o korkuları çoktan aştı. Demokrasi paketleri ve daha önemlisitoplumsal olgunluktaki müthiş gelişme sayesinde...
Bizde artık sadece "W" harfi yasak. O da anlaşılan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidecek.
Bir de İçişleri Bakanlığı, Diyarbakır'daki kutlamalarda Türk bayrağı dışında flama ve bayrakların açılamayacağını duyurdu ama galiba o yasak da delinecek.
İçerik açısından geçmiş yıllardaki kutlamalardan hayli farklı olacağı anlaşılan Nevruz öncesinda bazı gerçeklere soğukkanlılıkla bakmakta fayda var:
* Her ne kadar izini alınmış 61 etkinliğin düzenleneceği 39 ilde "Tertip komiteleri" oluşturulduysa da, kutlamalar Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) tekelinde olacak.
* DTP onaylasın veya onaylamasın, Nevruz'a PKK ve Öcalan'ın gölgesi düşecek. Siirt, Mardin, Adana, Viranşehir, Yüksekova'daki öncü kutlamalarda bunun provaları yapıldı. Öcalan posterleri dalgalandırıldı, Öcalan sloganları atıldı, hatta bazılarında DTP yöneticileri yaptıkları konuşmalarda İmralı sakininden üstüne basa basa "Sayın" diye söz ettiler.
* Öcalan neden iyice öne çıkarılıyor? Çünkü örgüt bu Nevruz'u "Öcalan referandumu" ilan etti. Bir süredir yürütülen imza kampanyası da bu amaca yönelik.
* Bir başka gerçek: Bu yıl Nevruz'a Avrupa özel önem veriyor. Almanya, İtalya, Fransa, Belçika, İsveç, Norveç ile Danimarka'dan epeyce sivil toplum örgütü temsilcisi, gazeteci ve siyasetçi Güneydoğu'ya akın etti.
Ankara'nın sorumluluğu
Özetle ve açıkça söylemek gerekirse, ayağımızın altından zemin yavaş yavaş kayıyor. Bir başka süreç tetiklenmek üzere. DTP üstünden PKK'nın inisiyatif alacağı bir süreç. DTP ve örgüt sorumlularının giderek daha da örtüşen söylemleri bunu görmemize yeterli.
Bu süreçte PKK'nın talepleri çok daha rahat seslendirilecek. Asıl önemlisi, "Nevruz referandumu"na dayandırılarak "Meşru talepler" ilan edilecek: "Kalıcı barış"ın ilk adımı olmak üzere silahların karşılıklı susması, Öcalan'ı da kapsayacak genel siyasal af gibi.
Bütün bunları Ankara'nın sorumluluğunun ne denli ağırlaştığını göstermek için anlatıyoruz.
Sorunun yalnızca askeri önlemlerle çözümlenemeyeceğini Genelkurmay dahil devletin tüm birimleri çoktan kabul etti. Ekonomik paketlerin, teşviklerin yeterli olmayacağı da yavaş yavaş kabul ediliyor.
Geriye ne kalıyor? Siyasal çözüm. Doğru.
Sorun siyasal olduğuna göre, çözüm de siyasal olmak zorunda. Adını ister "reform" koyun, ister "yol haritası", ister başka birşey. Tabii toplumsal uzlaşıyla.
Aslında rahatsızlıklar da belli, reçeteler de. Kaç defa yazdık, yazıldı
* Önce kimlik ya da üst kimlik arayışlarına son verecek anayasal formülde buluşmak.
* Kültürel hakları alabildiğine tanımak. Anadilde eğitimi tartışmaktan korkmamak.
* Siyasi partiler ve seçim yasalarını değiştirmek. Yeni ve sivil bir anayasa yapmak. "Yerinden yönetim" hakkını vermek veya güçlendirmek.
Bu adımlarla sadece Türkiye en büyük sorununa keskin bir neşter atmakla kalmayacak, Güneydoğu'ya da demokrasi getirecek.
Yoksa PKK'nın bölgenin siyasal, ekonomik ve toplumsal yaşamını zehirleyen acımasız tekeli sürüp gidecek.
Dahası; başta AB olmak üzere dış güçler veya dinamikler devreye girecek. Hatta Kuzey Irak'taki oluşum bile!