Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Ufuktaki ikilem

Hamas'ın Ankara ziyaretiyle ilgili tartışmalarda henüz gündeme getirilmeyen bir sorun var: ABD ve AB, Hamas'ın iktidarı devralmasından sonra Filistin'e mali ambargo koymaya hazırlanıyor. İslam ülkeleri ise bu ambargoyu kırmak için Filistin'e mali yardımı artırmaya. Türkiye'nin tercihi ne olacak?

Başbakan Erdoğan'ın dün AK Parti Meclis Grubu'nda yaptığı, Hamas heyetinin Ankara ziyaretiyle ilgili tepkilere -her zamanki gibi- sert yanıtlar içeren konuşmasını dikkatla okuduk.
Vardığımız sonuç: Erdoğan'ı en çok ziyaretin zamansız olduğu, davet fikrinin Dışişleri'ni devredışı bırakan Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Ahmet Davutoğlu'ndan geldiği eleştirileri kızdırmış.
Ancak bir izlenimimiz daha var. Erdoğan'ın bu öfke perdesinin ardında sanki "Madem çağırdınız, siz neden görüşmekten kaçındınız" sorusundan ve Halid Meşal başkanlığındaki Hamas heyetiyle görüşmekten ABD'nin girişimiyle vazgeçtiği iddialarından duyulan sıkıntı gizli. Nereden mi çıkardık; iki cümleden: "Gerek Genel Başkanvekilim, gerek Başbakan vekilim, yaptıkları görüşmelerde tüm insanlığın beklentisi olan mesajları, gelen Filistin heyetine vermişlerdir." " Gerek Dışişleri Bakanımız, gerekse parti mensuplarının yaptıkları görüşmelerden önce, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri gelen heyetle görüşmeler yapmıştır." Abdullah Gül'den ilk cümlede Başbakan vekili olarak söz ediyor, ikincisinde Dışişleri Bakanı. Mehmet Mir Dengi Fırat'tan da ilkinde Genel Başkan vekili, ikincisinde parti yetkilisi olarak.
Fırat'ı bir yana bırakalım; bildiğimiz kadarıyla, Başbakan'a vekalet ancak yurt dışı gezilerinde sözkonusu olabilir. Oysa Erdoğan o gün Ankara'daydı.
Galiba Erdoğan, "Ben görüşmedim ama Gül'e vekalet vererek Başbakanlık adına da görüşmesinin yolunu açtım. Görüşmenin statüsünü yükselttim" demeye getiriyor.
Biliyoruz, "Başka kanallardan da pekala ulaştırılabilecek, üstelik Hamas'ın ezbere bildiği mesajları tekrarlamak için Ankara'ya heyet davet edilerek zamansız ve gereksiz bir risk alındı" yorumlarına Erdoğan ve Gül sonuna kadar karşı çıkmaya devam edecekler ama hiç değilse umulan yararın sağlanmadığını görmeliler.
Hamas'ı davete gerekçe olarak, İran'a gitmesini önlemek gösteriliyordu. Meşal ve heyeti adeta meydan okur gibi Tahran'a gitti.
Ankara'da "Silahı ve şiddeti bırakın, barış sürecini devam ettirin" tavsiyelerini dinleyen Meşal, Tahran'da "İşgalcilerle asla masaya oturmayacaklarını" ve "Direnişin daha da sertleşebileceğini" açıkladı.

ABD
ve AB mi, İKÖ mü?
Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in Hamas'ın randevu talebini geri çevirdiğini, Türkiye ve Rusya'yı da "Zamansız davetle örgütün yumuşatılması şansını azaltıyorsunuz" diye eleştirdiğini hatırlatıp, ufuktaki yeni sıkıntıya geçelim.
Malum, İsrail, Filistin adına topladığı vergileri (ayda 50 milyon dolar) ödemeyi durdurdu.
ABD ile AB ise Filistin'a yardımı askıya almaya hazırlanıyorlar. Dahası diğer ülkeleri de bu ambargoya uymaya çağırıyorlar.
Buna karşılık İslam dünyası Filistin'e yardım için kolları sıvıyor. Başı da İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) çekiyor. Gerçi girişim İKÖ'nün dönem başkanı Malezya'dan geliyor ama Türkiye de örgütün önde gelen üyelerinden biri. Üstelik İKÖ Genel Sekreteri de Türk: Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu.
Peki Ankara ne yapacak? Mali ambargo isteyen Batı'nın yanında mı yer alacak, yoksa Filistin'e destek veren İKÖ'nün mü? Her ne kadar Erdoğan dün "Filistin'de yeni yapıyı ekonomik yöntemle terbiye etme yolu seçilirse, bunun adı demokrasi olmaz" diyerek mesaj verdiyse de, başkenti hareketli ve sıkıntılı günlerin beklediği kesin.
Hele bir de bazı partiler ile sivil toplum örgütleri Filistin'e bağış kampanyası başlatırlarsa, seyredin siz Batı'da kopacak gürültüyü ve yapılacak yorumları...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA