Hong Kong'un finans merkezi olan Central biraz Maslak'ı andırır. Birbirinden yüksek gökdelenler insanın başını döndürür. Ancak iki kule vardır ki, onların yanında diğer gökdelenler cüce kalır: Çin Bankası ve HSBC kuleleri. Berlin'de Reichstag restorasyonu ve Londra'da yeni Wembley Stadı projelerini de hazırlayan İngiliz mimar Norman Foster'ın tasarımı HSBC kulesi, Hong Kong'un anıtları arasında sayılır. HSBC'nin genel müdürlüğü her ne kadar Londra'da Thames Street'te bulunuyorsa da, Yönetim Kurulu Başkanı Sir John Bond sık sık Hong Kong'a gidip bu kulede çalışmayı çok sever. Ne de olsa; Hong Kong, HSBC'nin 138 yıl önce doğduğu yer. Bugün 81 ülkeye yayılmış, 100 milyon müşterisi, 218 bin çalışanı ve 190 bin ortağıyla, 983 milyar dolar aktif toplamı, 140 milyar dolar piyasa değeriyle, Citibank'ten sonra dünyanın ikinci büyük finans imparatorluğu konumuna gelmesini de Hong Kong'a borçlu. Yüz yıl boyunca Çin'den Japonya'ya, Tayland'dan Filipinler'e, Hindistan'dan Singapur'a kadar tüm Uzakdoğu ekonomisini oradan yönetti ve olağanüstü kârlar sağladı. İşte o imparatorluğun başındaki adam, Sir John Bond, İstanbul'a geliyor. 20 Kasım saldırılarından sonra yayılan "HSBC, Türkiye'den çekiliyor" iddialarını yalanlamak için. 61 yaşındaki Sir Bond'un programında saldırıda tahrip olan Birinci Levent'teki HSBC Genel Müdürlüğü'nü ziyaret de bulunuyor. Bu bina, HSBC'nin Hong Kong'taki kulesinin minyatürü. 8'i de yer altında 23 katlı bina dış mimarisinde Haluk Tümay'ın, iç mimarisinde de Eren Talu'nun imzalarını taşıyor. 29 milyon dolara mal oldu. Kentin dokusuna ve çevreye saygılı yapısıyla ödül aldı. Dünyanın önemli ırmaklarının temizlenmesi ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya 2 bin bitki türünün kurtarılması projelerine 50 milyon dolar veren HSBC gibi çevreci bir bankaya da böyle bir genel müdürlük binası yakışırdı zaten. Her gün önünden geçtiğim ve bakmaya doyamadığım bu harika bina 12 gündür Türk halkının duygularını yansıtan bir anıt özelliğini kazandı: "Yıkılmadım ayaktayım." Sir Bond'un bu anıt önünde vereceği "Gitmiyoruz ve Türkiye'ye güveniyoruz" mesajı da teröristlere en iyi cevap olacak.
Efsanenin hüzünlü sonu
DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit -nihayet- ayrılmaya karar verdi. Yerel seçimlerden sonra yapılacak kurultayda görevi bırakacağını açıkladı. 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden sonra 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde bir darbe daha yiyerek gidecek... Yazık; "Karaoğlan" efsanesi çok daha görkemli bir uğurlama törenini hak ediyordu. Ancak komplo teorilerine inanmaya kadar varan vesvesesi yüzünden hem kendine onulmaz zararlar verdi, hem partisine, hem sola, hem de koalisyon ortaklarına... Düşünün; hastalığının iyice ilerlediği dönemde yapılan "çekilin" tavsiyelerine kulak verseydi, siyasi tablo böyle mi olurdu? İsmail Cem, Kemal Derviş, Hüsamettin Özkan ve daha nicelerinin her biri bir yere mi savrulurdu? Neyse... Ecevit'in kararının yerel seçimlerde yine bozgunla karşılaşması kaçınılmaz olan solu birleştirip bütünleştirecek bir dinamik başlatmasını diliyoruz...