Bulunduğumuz binanın önce kuzey-batı tarafından patlama sesi duyuldu. Ardından sarı-siyah duman kitlesi yükseldi. Birkaç dakika geçti; bu kez güney-batı yönünden bir patlama ve yine sarı-siyah dumanlar... Sonra kaçışan insanlar, çığlıklar, siren sesleri... Bu dehşeti 2 yıl 2 ay 9 gün önce canlı yayında izlemiştim. Şimdi canlı olarak yaşıyordum... İstanbul, Türkiye kendi 11 Eylül'üyle karşı karşıyaydı. Çifte sinagog saldırılarının ardından bu köşede yayınlanan yazımı anımsadım: "Teröristler İslam, Batı ve çağdaşlığı bağlayan Türkiye köprüsünü havaya uçurmak istiyorlar..." Ve de ABD eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke'un 12 Kasım'da Washington Institute'ta Turgut Özal'ı Anma Günü'nde yaptığı konuşmayı: "Türkiye, ABD ve AB'nin yeni ön cephe ülkesidir. Bu, Irak savaşından ve 11 Eylül saldırılarından önce de doğruydu, şimdi daha da doğru..." Ama bu köprü asla çökmeyecek. Bu cephe asla düşmeyecek. Çünkü korkmuyoruz, korkmayacağız. İsrail İşçi Partisi Milletvekili Avraham Burg'un "Filistinli dostlarıma mektup" yazısında belirttiği gibi; "Demokrasiler daha zengindir, daha özgürdür ve en önemlisi korku değil, umut üstüne kuruludur. Ve teröristlerin en korktukları şey, korku duymayan toplumlardır." Evet; korkmuyoruz, korkmayacağız ama bu saldırılar, bu terör dalgası Türkiye'ye bir misyon yükledi: İslam, Batı ve çağdaşlığı birbirine bağlayan o muhteşem köprümüzü, terörün beslendiği Ortadoğu'ya, o bölgenin en uzak, en ıssız çöllerine kadar uzatmak. İnsanlığı çağlar öncesine döndürmek isteyen, bu amaca ulaşmak için şiddete başvurulmasını meşru gören karanlık düşünceli teokratların, onların fetvalarına dayanarak en acımasız, en vahşi, en kör terörü uygulayanların paranoya dünyasına bir umut vizyonu götürmek. Daha açık ifade edelim. El Kaide ve uzantılarının İstanbul saldırıları bir gerçeği ortaya çıkardı: Onlar bizi Müslüman olarak görmüyorlar. Türkiye de "yaşam"ı en kutsal, en dokunulmaz hak olarak kabul eden gerçek İslam'ı, öldürmekten nefret eden Allah'ın indirdiği İslam'ı kendisinin temsil ettiğini, asıl "onlar"ın Müslüman olmadıklarını göstermek zorunda.
En güçlü silah
Bir başka deyişle; giderek daha çok insanın rüyalarına giren "Medeniyetler Çatışması" nı sadece ve sadece Türkiye önleyebilir, Türkiye modeli durdurabilir. Erdoğan geçen ay İspanya'nın Mayorka adasındaki forumda "Sizlere Cumhuriyet öncesinde çağdaş uygarlığın gerisinde kalmanın bedelini çok ağır ödemiş bir ülkenin başbakanı olarak sesleniyorum" diye başladığı konuşmasında bu misyonu çok güzel anlatmıştı: "Uzlaşma kültürünü ve evrensel değerleri benimsemeyi reddeden herkes, köktendinci akımlara çanak tutuyor. Avrupa'nın köktendincilikten uzak tutulabilmesi, onlara İslam ile çağdaşlığın birarada barınabileceğini gösteren bir modelin, yani Türkiye modelinin sunulmasıyla mümkün olacak..." Dünkü saldırılardan sonra "Avrupa ile köktendinci olmayan İslam'ı Türkiye'nin birleştirebileceği" gerçeğini seslendiren uyarıların yükseldiği Avrupa'nın, bu misyona daha güçlü, daha içten omuz vermesini bekliyoruz. Çünkü İtalyan muhalefet lideri Francesco Rutelli'nin de dediği gibi, "Bu saldırılar medeniyetimize yönelik ve hepimizi tehdit ediyor. Bunlardan uzak kalacağını düşünenler yanılıyor." Öyle ya; dün bombalar İstanbul'un Avrupa yakasında patladı. Bir sonrakinin hedefinin neresi olacağını kim bilebilir?