Hamlet oyununda çarpıcı bir sahne vardır. Kardeşi kralı öldürüp yerine geçmiş, kraliçeyle evlenmiş olan suçlu hükümdar Tanrı'dan af dileyerek dua etmeyi dener. Sonra vazgeçer.
"Olmuyor" der. "Hâlâ tahtta oturuyorum; kardeşimin karısı da yatağımda. Günahı sürdürürken duam Tanrı katına ulaşmıyor."
Af ilaçtır, çözümdür. Gerçek nedametten kaynaklanması şartıyla. Günahı oluşturan tutu- ma bağlı kalırken bağışlanmayı ummak boş beklentidir. O biçim olmayacak duaya amin dedirtme denemeleri pek bol günümüz ortamında.
Kürt sorununun kökten çözümünü herkes ister görünüyor. Ama cezaevlerinde insanlara dışkı yedirmek gibi rezillikler için "Yanlış değildi, o günün şartlarında gerekliydi" diye düşünenler var hâlâ. Karşı tarafta da 33 silahsız erin otobüsten indirilip kurşuna dizilmesi türünden canavarlıkları bugün bile haksız bulmayanlar yok değil.
Çok yakın geçmişteki darbe girişimlerine ilişkin iddiaların iftira olmadığı anlaşıldı. Yine de cezaların ağırlığı acıma duygusunu yitirmemiş insanlarımızda tedirginlik yaratmakta. Zamanla darbe olasılıkları, kötü anılar, karşılıklı korku ve öfkeler büsbütün tarihe karışır da topluma yeterli huzur gelirse, mutlu sona bir genel affın yakışacağı düşünülebilir.
Ama o ortamın oluşması için geçmişteki suçların benimsenmesinden kesinlikle vazgeçildiğinin görülmesi şart. Oysa medyanın bir bölümünde ters yöndeki tamtamlar sürüyor. Darbeciler komplo mağduru vatansever ilan edilmekte. İki amiralin istifası da "Darbe girişiminin suç sayılmasını istemiyoruz" anlamına gelir. Bütün bunların "içeridekilere" zarar vereceğini kurmay kafalarının hesaplayabilmesi beklenirdi.
Bırakın büyük çaplı sorunları, özel uğraş alanlarımızın kulvarlarında bile nedamet nasipsizliğinin arkası kesilmiyor.
Tiyatro hayat dersleri sunar ya. Ödenekli truplarımızın oyuncuları o kaynaktan en çok yararlanma olanağı bulmuş kişilerdir. Ama aralarında verimli ve çilekeş çoğunluğun yanı sıra Iago ya da Thersites melunlarına taş çıkartan bayağı ruhlu, saldırgan, kompleks ve entrika kumkuması tipler de var maalesef. Onlar yıllar yılı çevirdikleri dolaplarla yozlaştırdıkları kurumlarını sonunda kapatılması düşünülür duruma düşürdüler.
Bari şimdi utançla susup başkalarının kurtarma çabalarının başarısı için dua etmeleri beklenir, değil mi? Hayır, aynı jurnalcilikle karpuz kabuğu yerleştirme, kurum kundaklama, kin kusma seferberliği sürüyor.
Bütün umut irili ufaklı alanlarda çoğunluk bağışıklığının mikroplara ağır basması.
İnşallah olmayacak dua değildir.