İdam cezasını kaldırmamış bir ülkedesiniz. Freni kopuk delikanlı size kızmış, evinizi yakmış, kızınıza tecavüz etmiş, bir yakınınızı öldürmüş. Yarın sabah asılacak. Vedalaşmaya gelen anası oğluna son kez sarıldıktan sonra kendini yerden yere atarak görevlilere yalvarmakta. Siz de oradasınız; seyrediyorsunuz sahneyi.
Ne hisseder, ne düşünürsünüz? Fren kopukluklarını lanetler, kadının çektiği korkunç acıya hayıflanır, toplumu "öldürme, öldüreni de öldürme" sarmalından kurtarmanın yollarını aramaya niyetlenir misiniz? Yoksa hiçbir şey hissetmez, hiçbir şey düşünmez, çekip gider misiniz "Oh olsun" diyerek?
Öyle yaparsanız bir gerçek açığa çıkar: Siz de hükümlü genç kadar cani ruhlusunuz. Aranızdaki fark freninizin kopuk olmaması.
Türkiye'de idam cezası kalktı ama toplumun freni kopuk. Hızlanarak artan kutuplaşma insanlarımızı birbirlerinin felaketini özler hale getirmekte. Kendini tehdit altında gören kesim düşman bellediği kişileri ezdirmeye bakıyor. Tertip çakılınca cezalar komplocuların tepesine iniyor. Onların yakınlarının feryatları berikilerin lanet naralarına karışıyor...
Bu cehennem uğultusunu uygarca tartışmalı söyleşilere çevirmek için başlıca umut Başbakan Erdoğan'da. Son günlerde yatıştırıcı bir tavır takınmakta. Biliyorum, seçim hengâmesinin arifesinde özellikle zor. Ama Hazret-i Eyüp sabrı liderlere böyle dönemlerde gerekli. Yalnız onlara değil, her alandaki yöneticilere.
Sözlüklerin önceden yapılan sıkı denetim diye tanımladıkları "sansür" polemiklerimizde her uyarıya yakıştırılan ad olmakta. Fermuarı açık kalmış öğrenciye "Kapat" diyen öğretmen pantalon sansürü uygulamakla suçlanacak neredeyse.
Bir sunucu değişikliğinin siyasal baskıya bağlanması yetmedi. En beyaz gazetemizde sabah sabah kocaman "Tayt sansürü" başlığının altında gözlerinden yaşlar boşanan iki tiyatro maskesi görünce merakla okudum upuzun haberi.
Bir CHP milletvekili Adana Devlet Tiyatrosunca sahnelenen Fadik Kız oyununda bir kostümün sansürlendiğini iddia etmiş. Telefon açıp ilgililerle konuştum.
DT Genel Müdürü ve Başrejisörü provaları izlemişler. Bakmışlar ki Altındağlı kız eteğinin altında tayt (sıkı anlamındaki "tight" sözcüğünün Türkçe yazılımı) giyiyor. "Yahu bu kız sosyete nazenini değil, basma gibi bir şey giymeli" demişler. Baskı faciası bu!
Prova izleyip eleştiri ve uyarılarla gerekli gördükleri düzeltmeleri yapmak o kişilerin görevidir.
Politikacıların görevi ise kutuplaşma pompalamak değildir. Gaz ürünü işgüzarlıklarını azıcık sansürleseler nasıl olur?