Tabloya iki türlü bakabilirsiniz.
Bir:
Dersiniz ki, kişiler gibi toplumların da akıl tutulmasına takıldığı olur. Hani nimet bolluğunda yüzen, mutluluklarının önünde hiçbir somut engel bulunmayan, ama kendi yarattıkları yapay çekişmeler ve "çözümsüz sorunlar" yüzünden yaşantılarına acılar dolduran aileler vardır ya. Kimi ülkeler de öyle şeyler yapıyor.
Türkiye'nin onlardan biri olduğunu düşünebilirsiniz.
Çünkü arsamız harika. Nüfusumuz genç. Ekonomimiz dinamik. Maddi manevi birikimlerimiz yeterli (imparatorluk deneyimine sahibiz). Ama uçağımız tekerleklerinin yerden kesilmesi için gerekli hıza ulaşırken içindekiler gırtlak gırtlağa.
Nüfusumuz "beyazlar rengi bozuklara karşı" diye ikiye ayrılmış. Bir yandakiler ötekilerden iğrendiğini, nefret ettiğini, korktuğunu açığa vuruyor. Berikiler de seçtiği temsilciler eliyle onların asker, yargı, bürokrasi, derin devlet gücünü kırmak için karşı saldırıda.
En büyük korkumuzun bölünmek olduğunu söylerken, bölünme ustası kesilmişiz. Öyle ki, safların kendi içlerinde bile çatlaklar belirmekte.
Örneğin beyaz tarafta kimileri "Haydin bugünkü Ergenekon cengine!" naraları atarken, aynı cephenin bir başka kesimi "Biz yokuz, siz darbecisiniz" diyor. Karşı yanda İstanbul valisi duruşma salonuna kimlerin alınacağını açıklarken, iktidar partisinin başkan yardımcısı "Bunu söylemek onun görevi değil" diye itiraz ediyor.
Başka bir çarpıcı örnek:
Yakın geçmişte İstanbul'un bir sapa bucağı olan Küçükçekmece'nin acar belediye başkanı önceki gün Avrupa'nın en büyük, en donanımlı kültür ve sanat gösteri salonunu hizmete soktu. Açılışta başbakan mutlulukla gülümsüyordu ama merkezin adını beğenmediğini de söyledi. Bir kesimin üçüncü köprü için önerilen adı beğenmediği gibi...
Bütün bunları gördükçe "Eyvah" diyebilirsiniz, "hiçbir konuda anlaşamıyoruz. Sonumuz eski vilayetlerimiz Suriye ve Yugoslavya'nın akıbetlerine benzemesin?"
Evet, bir bakış seçeneği bu. Ancak, ikincisi de var.
Kavgacı gürültücü aile tipinin tersi çok durgun görünenlerdir. Evlerinde uzun süre çıt çıkmaz. Sonra günün birinde patlayan fırtınayla berbat gerçekler dökülür ortaya. Anlarsınız ki huzur maskelerinin gerisinde korkunç gerginlikler birikmiş.
Mısır'da kırk yıldır yaprak kımıldamıyordu. Şimdiki kanlı hengâmeye bakın.
Bizim çılgınca saç saça baş başa görüntümüz de, safların kendi içlerinde bile görüş farklarının açıkça dile getirilmesi de sağlık ve canlılık belirtileri. Doğum sancıları.
Nur topu gibi bebek yolda.