Anadolu ilçelerimizden birinde ayı saldırılarına sıkça rastlanıyordu.
Kaymakamlığın o konuda yayımladığı duyurudaki öğütlerden biri ilginç:
"Ayı çıkarsa, her şeyden önce onunla insanca konuşmaya çalışılmalı."
Buradaki "ca" düşündürdü beni. Almanca, Fransızca gibi İnsanca diye bir dil olmadığına göre, yatıştırıcı ses tonuyla şöyle sözler söylenmesi kastediliyor herhalde:
"Dur arkadaşım, hemen saldırma.
Düşman olmamızı gerektiren bir neden yok. Birbirimizi anlamaya bakalım." İyi de, zor.
Ülkemizde kişiler ayı çıkmasını beklemeden sağa sola saldırma bağımlısı. Öğüt listesine şunu eklemekte yarar var:
"İnsan çıktığında Ayıca konuşmaktan vazgeçilmeli."
***
Aklın en büyük düşmanı hasettir. Zihin bulandırır, mantığı denge bozucu duygularla çelmeler. Ona yenilen insan düşünce keskinleştiremez; diş biler.
Çözüm için aklın yolunun görülmesini kolaylaştırma amacıyla aydınlatma ekipleri kuruldu ya, oralarda görevlendirilmeyi kendilerine pek yakıştırıp da hayal kırıklığına uğrayanlar arasında kimilerinden öfkeli feryatlar yükseliyor:
"
Vaaay! Bu seçilenler neyin nesi?
Ben nasıl akil sayılmam!"
Gülünç tabii. Onlara da sormak gerek:
Bir liste dışında kalınca kıskançlıktan nevrin dönüyorsa, sen nasıl bilgesin birader?
Görevlendirilsen ne örneği olacaksın çevreye?
Bir köy kahvesi sohbetinde "
Neden önce bana söz verilmedi" diye hır çıkarmaz mısın?
***
Devlet Bahçeli de önemli bir kehanet ve uyarıda bulundu:
"
Kıyamete gidiyoruz."
Bakın bu şakaya gelmez. Vahim bir olaydır kıyamet. İç savaş kışkırtıcılığı ile oy toplama vampirliğinin geri tepmesine, Kürt sorununun çözümü sonucunda o melanet ustalarının işsiz kalmasına, yenilgi bağımlısı parti başkanlarının tasfiyesine falan benzemez.
Düpedüz, dünyamızın sonu.
Tabii, o gün olacakları sayın Bahçeli de kara kara düşünmeli. Kutsal kitabımızda bir adı
yevm ül-fasl diye geçen kıyamet "
haklıyı haksızdan ayırma" günüdür. Maazallah kul "
Faiz oburlarıyla el ele verip darbeye ışık yakarak vatanının ekonomisini niçin katrilyonluk zararlara soktun?" gibi sorularla karşılaşabilir.
İşin kötüsü, sorgulama yapacak olanlar yalnız melekler değil. Biliyorsunuz, o gün ölüler dirilecek. Yani Devlet Beyin karşısına Yunus Emre de çıkıp sorabilir:
"
Bizim dağlara bayırlara gömülü kırk bin can yetmedi mi sana? Kafası karışık, gönlü bulanık din kardeşlerinin üç buçuk fazla oyunu alma umuduyla niçin kavga kızıştırdın?"
Kürsü aslanı yiğidimiz ne der, bilemiyorum.
Kıyamete gidiyorsak iyi düşünsün.