Dil çatışması ağız dalaşıdır; el kullanılınca dövüş olur. Soğuk kavgayı sıcağa dönüştürenler ise çoğu zaman fiziksel tehlikeyi göğüsleyecek durumda bulunmayanlardır.
Sokakta tartışan iki çifte bakın. Genellikle erkekler daha az horozlanır, kadınlar daha şirret davranır. Neden? Kapışılırsa dövüşecek olanlar erkeklerdir de ondan. Kadınlar yenik düşme korkusu çekmemenin rahatlığı içindedirler.
Yargılama aşamasındaki bir olayın görüntüleri ekranlarda tekrar tekrar sergilendi birkaç gün önce. Öfkeli insanlar bir polis görevlisine bağıra çağıra çatıyorlardı. Tek kaba güç kullanımı atılan bir tokat oldu. Onu yapan milletvekili de gruptaki tek kadındı.
Fiziksel tehlikeden uzak konumda bulunan kimi erkekler de öfkeli tepki coşkusuna kapılınca o kadın kadar sıcak çatışma yanlısı kesilebiliyorlar. Güvenli çadırlarında haritaların üstüne oklar çizen generaller saldırı emirleri verir; binlerce delikanlı can çekişirken onların burunları kanamaz. "Zafer" kazanılınca alkışı da onlar alıp kahraman namı salarlar vatana.
İkinci Dünya Savaşı kızışmışken "Türkçü" yayın organlarında Kafkasya üstünden Ruslara saldıralım diye tutturan kalem yiğitlerinin istedikleri yapılsaydı dağlar sayısız Türk köylüsünün kanıyla sulanacak, Ankara caddelerine Stalin'in tankları girecekti. O tosunların gerçek derdi ise Hitler pistonuyla yurt içinde itibar ve avanta araklamaktı.
Aynı itler önerilerine karşı çıkanları "Türklüğe ihanet" ile suçlayabildiler.
Gerçek ihanetin ne olduğunu hiçbir zaman gözden kaçırmamalı, dövüş isteyenlere soyut öneri ile somut sonuç arasındaki farkı anlatmaya çalışmalıyız.
Delik deşik, paramparça bir insan ölüsüne hiç yakından bakmamış, kendi oğullarını o görüntünün yerine koyarak düşünmemiş kişilerdir onlar.
İnsancıllığa, sevecenliğe, uygarlığa sırt çevirmektir gerçek ihanet.
Bugünkü ortamımızda iç barış yoluna taş koyanlar kendilerini o çıkmaza soktuklarının farkında değiller. Karşılıklı inatlaşmayla kan dökümünün sürmesini istemek ve bunu "İlkel güdüleri kaşıyarak oy toplarım" hesabıyla yapmak hem iğrenç bir ayıp, hem de devasa bir ahmaklıktır.
Olacak şey değil elbette; ama diyelim ki o yoldan insanları birbirine kırdırarak kaos yarattınız, arada oy çalıp çırparak koalisyon kurdunuz. Ortada yönetmeye değecek bir toplum kalmadıktan sonra, iktidar ortaklığının ne anlamı olur?
"Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" diyorsanız... Boş hayaldir. O sağlar da sizin olmaz. Zebanileşen insanlarla hiçbir yere varılmaz.
Yalnız cehenneme gidilir.