Rahmetli babam iyi kalpli bir adamdı. Ama fiziksel saldırganlığa yatkındı. Avukatı olduğu kadının penceresini dikizlediğini düşündüğü suçsuz bir adamcağızın üstüne çullanırken karlı Cihangir yokuşunda düşüp bacağını kırmıştı.
Yaptığı o tür şeyler ailede herkesçe bilindiği ve birkaçı polis kayıtlarına geçmiş olduğu halde, "Peder hiç sinirlenmeyen bir çelebiydi" desem sicilinden silinir mi vukuatı? Yoksa dosyaya bir de "Oğlu yalancıdır" kaydı mı eklenir?
Nedense kimi insanda eline geçirdiği süngerle geçmişi olumsuzluklardan arındırma inadı var. Öyle denemeler sürdükçe sicil temizlenmiyor. Tersine, yayıldıkça daha göze batıyor ayıplar.
***
Üst üste aynı konuyu kurcalamak gereksizdir; ama çarpıtma tekrarlanınca kaçınılmaz oluyor.
Kendini ilerici aydın gazetesi sayan
Cumhuriyet'in kimi köşe ve bölümleri o çizgide. Başka yerlerinde ise vesayet savunuculuğu, "
Eğriye eğri, doğruya doğru" değil de "
Her şeye eğri" deme ekşiliği, farklı düşünenlerin topuna yalaka diye saldırma ucuzluğu sürmekte.
Meslek etiği ve estetiği bir yana, akılsızlıktır bu. Şirretlik yarışına katılırsanız, onun müşterisi olan kitleye daha fütursuzca mal satanlar çıkar, tirajınızı altıya katlar. Çıkar yolunuz gerçek aydın kafasına efendice seslenme düzeyini tutturmaktır.
İki gün önce bu minvalde sunduğum dost tavsiyesine tepkiler geldi. Söz konusu gazetenin bugünü kadar geçmişi de tertemizmiş. Faşizm kurbanı Sertel çiftine düşmanca davranmış olduğunu söylemek "
karalama çabası" imiş.
Her şey tartışılır da, arşivlerin yalanı yoktur.
Tan'ın yıkıldığı yıllarda kibrit kutusu resmindeki bir kıvrım Stalin'in bıyığını andırıyor diye insanlar kovuşturulurdu. O dönemde Serteller
Görüşler adlı bir dergi de çıkarmaya çalıştılar. Prof. Korkmaz Alemdar'ın sözünü ettiğim belgeleri arasında 4 Aralık 1945 tarihli
Cumhuriyet'ten aktarılan şu satırlar da var:
"Dün bir okuyucumuz Görüşler
mecmuasıyla birlikte idarehanemize geldi. Mecmuayı masanın üzerine yaydı. Başlığını ters çevirerek parmağını üzerine bastı. O şekilde ki, başlıktan ortada bir harf değil, bariz bir orak resminin kaldığını hayretle gördük. 'Böyle G harfi olmaz, bu kasten böyle çizilmiştir' dedikten sonra sordu: 'Ya bunun çekici nerede?' Sustuk. Cevabını gene kendisi verdi: 'Okuyunca anladım, içinde imiş!' Sertellerin istediği demokrasinin komünist demokrasisi, hürriyetin kızıl hürriyet olduğu anlaşıldı. Orak çekice tapanlar, artık maskelerini yüzlerinden atmışlardır."
Evet, maskesiz yaşam en iyisidir.