Hani, gülünsün diye anlatırlar. Karısının başka bir erkekle kapandığı odanın penceresini gözetleyen adam perde çekilince "Tuh!" demiş. "Perde kapanmasaydı gerçeği öğrenecektim!"
Toplumumuz çok konuda öyle bir bakar körlük içinde. Hâlâ sorulmakta: "Derin devlet gerçek mi?"
O vampir sırtımızda. Isırıklarının kurumuş kanları yüzümüzde gözümüzde. Saldırılarının artığı binlerce ceset yerlerde yatıyor çepeçevre. Ve biz var mı, yok mu, anlamak için komisyon raporu bekliyoruz.
Uğur Mumcu cinayeti yirminci yılını doldurmak üzere. Eşi "Kim öldürdü?" konulu kitap çıkardı bu ay. Suçluyu bulmakla görevlendirilen savcı ona "Devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse çözer" demiş.
Tek cümle özetliyor felaketi. Devlet görevlisinin gözünde o sıradaki devlet cani; günün hükümeti de onun uzantısı değil, hasmı. Çünkü polis konumunda. Ama, kaytarıcı polis... Çaktırmadan suça ortak gibi... Aslında ortak çok. Darbeci diye sürüyle sanık kodese atılsa da Ergenekon Anonim Şirketi hissedarlarının en kodamanları duruyor yerli yerinde. Bürokrasi tahttan indi mi? Postmodern namussuzluk finansörü faiz lobicilerinin tuzu mu ıslandı? Medya kenelerinin saltanatı sürmüyor mu?
Özal açılan ateşten kıl payı kurtulmuş, sonraki tertiplerden kurtulamamış. Naaşının İstanbul incelemesinde envaiçeşit zehir bulunuyor. Yetmedi denilip Ankara'da bir daha bakılıyor; orada da bulunuyor. Kalkılıp Demirel'e gidiliyor, bir zehirlenme olduğuna inanıp inanmadığını sormaya.
İdareciliği, postmodern rezaletlere hınk deyiciliği, 17 yaşında delikanlı asma hünerleriyle yıllar boyunca Türkiye'yi zehirleyen hazret öyle şeylere inanmadığını söylüyor.
Rahatlayalım, daha da yumalım gözlerimizi.