Annem çok sevdiği bir pandantifi en yakın arkadaşına armağan etmiş, sonra onu babamın müvekkili Feridun Paşanın Mısırlı metresinin boynunda görmek bana şok olmuştu. Meğer değerli anı yüklü takı annemin -teyze dediğim- sevgili arkadaşı tarafından satılmış o hafifmeşrep hanıma.
Saygın bulduğunuz bir simgeyle uygunsuz ortamda karşılaşmak çelişkili duygulara yol açıyor. Çin'i yönetenlerin görkemli tören salonlarının duvarlarında orak-çekiç görmek de o biçim bulanıklık yaratmakta kafamda ve gönlümde.
Geçen yüzyılın yanlış yerlerde, yanlış zamanlama ve yanlış yöntemlerle fiyaskolara konu edilen ideolojisini bugün modası geçmiş bir ütopya sayabilirsiniz. Ama sayısız iyi niyetli ve yürekli insan o ülkü uğruna ömrünü kahramanca harcadı. Orakçekiç onların anısını ve onurunu simgeler.
Çin ise en zengin uygarlıklardan birinin mirasçısıdır. Batı emperyalizmi teknoloji gücüyle yakın geçmişte amansızca sömürdü onu. Mao'nun liderliğinde baş kaldırarak sülükler ve zorbalardan kurtuluşu tarihin gerçekten şanlı destanlarındandır. Büyük yürüyüşü izleyen Edgar Snow'un "Çin Üstünde Kızıl Yıldız" kitabını gözlerim yaşararak okumuştum.
Kore Savaşı sırasında da Çin birliklerinin yüzde yüz hava üstünlüğüne sahip düşmanın napalm adlı cehennem yağdırışına tek geri adım atmadan direnişine, sorguya çekilen Çinli tutsak asker-köylülerin tek sır vermeyişine tanık oldum.
Orak-çekiç onlara yakışıyor ama bugünkü ülkelerine değil.