Serde oyun yazarlığı var ya, duygu içerikli konuları sizin önünüze senaryo varsayımlarıyla getiriyorum sık sık. Kendi olası tepkilerinizi öylece daha net görebileceğinizi düşünüyorum.
Diyelim ki gelinlik kızınıza kısmet çıkıyor. Damat adayı zengin, ama servetinin kaynağı bilinmiyor.
Belli ki yasadışı bir şey yapmamış. Çok "nizami" biri; her çeşit kurala tam saygılı. Yani dolandırıcı, kaçakçı, hırsız mırsız olmadığı kesin.
Araştırıyorsunuz. Anlaşılıyor ki adam ekonomi akbabası ya da sırtlanı denilecek karakterde. Ömrünce haciz olaylarını kovalamış, batan insanların el konulan malını mülkünü ölü eşek fiyatına alıp kârla satarak servet yapmış.
O sicili mideniz kaldırmadığı için damatlığını veto eder misiniz? Yoksa "Üzümünü ye de bağını sorma" diyerek verir misiniz kızı?
Ben vermem. Yarın geceyi de o yüzden uykusuz geçireceğim. Çünkü Amerika'daki başkan seçiminin sonucu sabaha karşı belli olacak.
"Kız konusuyla ilgisi ne ve de el âlemin seçimi seni niye o kadar heyecanlandırıyor?" derseniz, anlatayım.
***
İstisnasız bütün Amerikan başkanlarının ister istemez oradaki düzenin hizmetkârı olduğunu bilirim elbette. Ama hizmetkârdan hizmetkâra fark vardır. Kimi efendisinin çıkar hesaplarının yüzde yüz uşağı gibi davranır, kimi insanlığını elinden geldiğince korur. O nüansın somut sonuçları olur.
Dünya bunu yaşadı. Clinton -hesapçı uzmanlar
"O kavgaya karışmakta hiç çıkarımız yok" dedikleri halde- Balkanlara müdahale edip Boşnakları Sırp faşistlerinden kurtardı. Bush ise -ahmakça- çıkar hesaplarıyla Irak'a saldırıp ülkesinin de, dünyanın da başına büyük bela açtı.
Yarınki seçimin iki yarışçısından biri, Obama, rakibinden çok daha
"insan". Romney yüzde yüz para egemenliğinin adamı; kişisel geçmişiyle de tam bir ekonomi akbabası. Batık ya da batmakta olan şirketleri satın alıp çalışanlarını amansızca kovarak kâğıt üstünde kâra geçirdikten sonra iyi fiyata satarak büyük servet yapmış. Vergi vermeme ustası. Devlet bütçesini düzeltme programı da sağlık desteklerini hoyratça kısmak (ama
"savunma" harcamalarını cömertçe artırmak) gibi önlemler içeriyor.
En parlak önerisi de gelir piramidinin tepesine çöreklenen süper zenginlerin vergisini azaltmak. Onlar öylece kasalarında kalacak fazladan paralarla yeni işler kurarak istihdam artırırlarmış. Oysa hiç de öyle bir şey yapmadıkları, kulis bilgileri sayesinde kolay kazanç kaynağı haline getirdikleri borsada daha büyük oynamakla yetindikleri biliniyor.
***
Kim kazanacak?
Bir yanda para gücünün kabarttığı TV reklamlarının tsunamisi. Öte yanda genç gönüllülerin kapı kapı dolaşarak insanlara gerçekleri anlatma çabası.
Ben ikinci gücün kıl payıyla ağır basacağını düşünüyorum. Hâlâ insanların aklına kıl payı güvendiğim için.
Bakalım fazla mı iyimserim?