Ateşin düştüğü yerden, Suriye'den falan söz ediyorduk ya. Can yakması için ölümcül olması gerekmez. Bombasız yollardan da keskin acı verebilir insana.
Dershaneler konusu öyle bir ateş. O çağda çocuğu olanlar bilir. Düşünün:
Kış günü. Hava erkenden kararıyor. Okuldan dönen çocuk ev sıcağında dinlenecek ya da özgürlük tattıran bir şey yapacak. Ama hayır. Islak paltosunu çıkarmadan başka kitaplar ve notlar yüklenip kurs çilehanesinin yolunu tutmak zorunda.
Niçin? Adam olmanın gerektirdiği fazladan bilgiler edinmek için mi? O da değil. Mantık özürlü bir sistemin sınavlarında "başarı" kazandıracak ezberleri kafaya tıkmak için. "Beni bu saçma eziyetten kurtar" der gibi bakıyor yüzünüze. Yazık ki sistem karşısında siz de yeniksiniz. Biat edilmezse "başarı" yok, iyi okula girmek yok, neye yarayacağı belirsiz diploma da yok. Utanarak "Çaresiziz evladım, gideceksin" diyorsunuz.
Oğullarımdan biri yetişirken ben bu derdi çektim. Bereket versin bel kemikli çıktı da bir yerde isyan etti. "Gitmiyorum, evde çalışırım, sınavda da yaptığım kadarını yaparım" dedi.
Ama sırat köprüsünden geçme sırası önümüzdeki yıl ikizlerime geliyor diye kara kara düşünmekteydim. Sistemin değiştirilmesiyle dershanelerin kaldırılacağının açıklanması gerçekten büyük müjde oldu. Eğitim çağında çocuk sahibi bütün vatandaşlar adına söyleyeyim:
Umarız çıkar engelleri aşılarak, istisnalarla sulandırılmadan ve zamanında yerine getirilir vaat.