Karşıtlıklar izlenimleri yoğunlaştırır. Pis bir şeyin kokusu her zaman iticidir ama o nesneyi siz gül kokladıktan hemen sonra burnunuza yaklaştırırlarsa daha çok iğrenirsiniz. Dünyamızın berbat gerçekleri ile onların üstünün örtülmesine yarayan süslü görüntüler arasındaki tezat da mide bulantılarını artırıyor.
Siz bunu okurken güney sınırımıza uzak olmayan yerlerde inanılmaz iğrençlikler yaşanmakta. Devletçe görevlendirilmiş canavarlar kız ırzına geçmek, kadın karnı deşmek gibi bilinen eğlencelerinden sıkıldılar artık. Buluğ çağındaki oğlanların "ruhsal erkekliklerini" ömür boyu onarılamayacak biçimde zedelemek için makatlarına cop sokuyorlar.
Aynı ülkeden bir de pek hoş medya görüntüsü yayıldı dünyaya. Devlet Başkanı'nın şık eşi Esma eline çok yakışan zarif raketle kahkahalar atarak badminton oynuyor. Tişörtünün üstünde de kocaman harflerle bir yazı:

"BENİM GÜZEL ÜLKEM"

Mısır'da da vitrine çıkan son tablo ile gerçekler arasında biraz uyumsuzluk var. Görünüşe bakılırsa mutlu sona ulaşıldı, çoğunluğun seçtiği kişi gerekli yere oturtuldu. Geçen yıl bugünlerde cezaevinde yatmakta olan Muhammed Mursi şimdi Cumhurbaşkanı.
O bakımdan durum Türkiye'nin son on yıldaki gelişme çizgisini, yeni başkanın hikâyesi de Recep Tayyip Erdoğan'ın serencamını andırmakta. Mursi "İslami" kesim kökenli. Partisinin adı Hürriyet ve Adalet. Sağladığı destek oranı 52%. Şu anda ülkesindeki yönetim piramidinin doruğunda gibi.
Ama, yalnızca "gibi". Zira Türkiye'deki durumla kendi konumu arasındaki kritik farkı giderip gideremeyeceği belli değil. Orada gerçek güç hâlâ askerde.
Erdoğan'ın büyük başarısının TSK vesayetini kaldırmak olduğu söylenir. Aslında o başarı iki aşamalı: Önce kendi destekleyicilerine laikliği kabul ettirdi. Bugün Türk kadını dilerse sokakta çarşaflı, isterse plajda bikinili dolaşıyor. Vatandaşımız Hıristiyan ise kilisede, Yahudi ise havrada ibadet edebiliyor. Bankacılara faiz, turizmcilere içki yasağı yok.
Mursi'nin Mısır'da öyle özgürlükleri sağlama bağlaması için -Erdoğan'ın Kahire ziyaretinde tavsiye ettiği- laikliği savunması, etkili lider olup kendi kesimine söz geçirmesi şart. Onu başaramazsa kısa sürede çuvallar, vesayetleri de kaldıramaz.
Sonunda generaller onu ya koltuğundan kaldırır ya da tam kukla yapar.
***
LGTBT Dayanışma Derneği üyeleri Trans Onur Haftası ilan ederek Beyoğlu'nda bayraklar ve pankartlarla yürüdü. Adın açılışı: Lezbiyen, Gey, Travesti, Biseksüel, Transseksüel. İyi ettiler de, "Dünya yerinden oynar, dönmeler özgür olsa" sloganını anlayamadım.
Böyle yürüyüş yaptıklarına göre, istedikleri özgürlük ne? "Haksız eleştiri ve hakarete uğramayalım, saygı görelim, huzurlu yaşayabilelim" demek istiyorlarsa... İlahi çocuklar!
LGTBT üyesi olmayanlarımızda öyle özgürlük var mı?