Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Sabır tükenirken

Kıyasıya dövüş kurslarında göz çıkarma, boyun kırma, husye ezme gibi marifetler öğretilir. Canımı savunmak zorunda kalabileceğimi düşündüğüm yıllarda öyle dersler aldım. Mide bulandırıcı hüner kullandığım hiç olmadıysa da, birileriyle -örneğin Ağca'yla- "Birkaç dakika aynı odaya hapsedilsek" diye hayal kurmuşluğum vardır.
Sırp faşistlerin Boşnaklara yaptıkları sistemli canavarlık ayrıntılarının uykumu kaçırdığı günlerde de kafamdaki kaosa dayanamayınca kalktım, Bosna'ya gittim. Yalnız değildim sabır tükenişinde.
Devlet buyruğuyla ırzlarına geçildikten sonra kendilerini ağaç dallarına asan kızların fotoğrafları dünya gazetelerinde sergileniyordu. Birinde kurbanın kolları iki yanına sarkık, boynu bükük, gözleri açıktı. "Utanmıyor musunuz?" der gibi bakıyordu dünyaya.
Bütün "gelişmiş" ülkelerde yöneticiler böyle şeyleri yıllardır elleri böğürlerinde izlemekte, "Bizi ilgilendirmeyen belaya karışmayalım" hesabıyla seyirci kalmaktaydılar. Ama ABD Başkanı Clinton'a yakın bir yöneticinin kızı o fotoğraflardan birini görmüş, uykusuz geçirdiği geceden sonra kahvaltı masasında sormuştu:
"Hiçbir şey yapılmayacak mı babacığım?"
Bir daha kızının yüzüne rahat bakamayacağını fark eden adam o günkü kabine toplantısında öyle etkili konuştu ki, Balkanlar'daki iğrençlik karşısında hareketsiz kalmanın utancını zaten yaşamakta olan başkan düğmeye bastı. Batı öyle dur dedi Miloseviç itine.

***

Suriyeli Rami 26 yaşındaydı. Gökten yağan mermilerle kolu bacağı kopmuş komşularının resimlerini çekiyor, "Ah vah etmekten başka bir şey yapmayacak mısınız?" gibi mesajlar ekleyip yabancı televizyon kanallarına iletiyordu. Yaydığı görüntülere ve sesine o kadar sık rastlıyordum ki, bir yakınım olmuştu âdeta.
Geçen hafta gördüğüm fotoğraflarından biri gözümü yaşarttı: Kendi başı da kanlı bezlere sarılı bir adam küçücük oğlunun cesedinin göğsüne burnunu dayamış, ağlıyordu.
Çarşamba akşamı da o gün orada öldürülen Fransız ve Amerikalı gazetecilerle birlikte Rami'nin cesedi geldi ekranlara. Yanı başına birkaç aylık bebeğini koymuşlardı. O canlıydı ama babasızdı artık. Boşnak kız gibi Rami de gözleri açık bakıyor, ah vah etmekle yetinip yetinmeyeceğimizi bu sefer sessizce soruyordu.
Tüfeğimi kapıp Homs'a gitmek türünden bir maskaralık yapmak geldi içimden.
***

Dün gece bir Fransız kanalında Suriye konulu tartışma programında konuşanlardan biri bizim bir Dışişleri görevlimizdi. Baştan izleyemediğim, sunucunun sözünü de iyi anlayamadığım için soyadını bilmiyorum; Suat'tı ilk adı. Öteki katılımcılar ve sunucu çözüm için Fransa'nın bizden bir şeyler beklediğini, ama karşılık görmediğini söylüyorlardı.
Suat Bey çok akıllıca konuştu, "Keşke Sarkozy apaçık seçim hesabıyla Türkiye'yi kızdırarak aptallık etmeseydi" diye de noktaladı.
Alkışladım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA