Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Çok şeyimize "Aman dikkat!"

Batı'yı dinliyorum, gözlerim kapalı. Gülmemeye çalışıyorum, ayıptır diye. Kulağımı tırmalayan öfkeli tartışmalar ile protesto feryatları birbirine karışıyor.
Dün Erdal Şafak ayrıntılarla anlattı: o canipte cep delik, cepken delik, bütçeler kara delik. Derde deva ise besbelli: uzun süreli "mali disiplin". Yani beleşçiliğe, hovardalığa, üçkâğıtçılığa alışmış kesimleri hizaya getirmek.
İktidardaki seçilmiş kişiler koltuklardan düşürülüp yerlerine teknokratlar oturtuluyor bunun sağlanması için. Olmuyor. Çünkü teknokrat lider değildir. Ölçer, biçer, formül bulur ama, gerekli yerde hayır diyerek sözünü dinletemez.
Bugün Avrupa ülkelerini ve Amerika'yı yönetenler de lider değil. Oy kaygısının sınırları içinde kıvranıp durmaktalar. Açık söyleyeyim: Hiçbiri "tek adam" ağırlığı kazanamıyorlar.
Buradaki ince nokta o ağırlık ile diktatörlüğü karıştırmamak. Hüner demokratik çerçeve dışına çıkmadan tam güvenilir rehber konumuna gelmektir. Bizim bugünkü avantajımız da politikamızda o durumun oluşmuş bulunması.
Kimse hemen "Vay yandaş" diye mesaj çekmeye kalkmasın lütfen. Kafalarımız her şeyi Tayyip Erdoğan destekleyiciliği ya da baltalayıcılığı kapsamında değerlendirmekten kurtarılmalı. Erdoğan değil de X adlandırmasıyla düşünün.
Avanta tezgâhlarını devirip sağlıklı dengeler kurmayı daha iyi başaracak bir politikacı çıksın; isteyen onu desteklesin. Şu ara Türk politikasının en belirgin sorunu geçerli alternatif yaratamayışı.

***

Bülent Arınç "İlker Başbuğ'un tutuklanmasına sevinilmemeli" dedi. Doğru ama bu sözün söylenmesini gerektiren bir ortamda yaşamak felaket. Demek 70 yıllık vesayet öyle bir kamplaşmaya yol açmış ki, silahlı kuvvetlerimizin başından yeni ayrılmış bir komutanın tutuklanmasına sevinmek söz konusu olabiliyor...
Bütün temel terslikler gibi bunun da giderilmesinde ilk adım yeni anayasanın hazırlanması. Bir an önce, bir an önce!
***

Cep telefonumda bir erkek sesi Ankara Mamak Emniyet Müdürlüğü'nden aradığını söyleyip acayip bilgiler veriyor. Terör soruşturmaları kapsamında ulaşılan "bir tespit" varmış. Diyarbakır'da birileri benim numaramı kullanıyorlarmış. Başım belaya girecekmiş hemen çaresine bakmazsam.
Ne belasından söz ettiğini soruyorum.
"Sizi savcıya bağlıyorum. O anlatır."
Sert ses tonlu "savcı" Diyarbakır'dakilerin yalnız telefonumu değil, kredi kartı bilgilerimi de internette kullanmakta olduklarını söylüyor. Kartlarımın numaralarını öğrenmek istiyor.
"Ne yapacaksınız?" diyorum.
"İptal ettireceğim."
"Gerekli görürsem ben ettiririm."
"Bana bak, Emniyet'e zorluk mu çıkarıyorsun? Kapına iki memur yollarsam..."
"Buyursunlar. Sizin adınız nedir?"
"Selim Sarıoğlu."
"Telefonunuz?"
"0 212 4812626."
"Hani Ankara'dan arıyordunuz?"
Birkaç saniyelik sessizlikten sonra sunturlu bir küfür savurarak kapatıyor telefonu. Bakıyorum: arayan numara 0534 344 6227.
Kim bilir kaç saf vatandaşın canını yakıyor bu hergeleler. Aman dikkat!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA