Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Jerbera

Somut tıp gerçeği: Kahkaha ilaçtır. Gülmelerini sağlayarak hastaları iyileştiriyorlar birçok durumda.
Ama yaşantımızda o ilacın zehre dönüştüğü de olmakta. Gerçekler niyetlere taban tabana ters düşünce "acı acı gülmek" derin bir ruhsal kırılmayı yansıtıyor. Ve Türkiye bunu çok sık yaşatıyor insana.
Meclis'te bütün vekillerin önüne birer jerbera konulmuş. "Sımsıcak dostluk" simgesiymiş o egzotik çiçek... Dilek harika ama...
Duruma kaktüs, kaynanadili, ısırgan otu, deve dikeni falan daha uygun düşerdi. Sımsıcak dostluk nerede, biz nerede? Nefretin az soğuğunu bulsak sevineceğiz. Göz oymak serbest bırakılsa nüfusumuzun yarısı kör olur.
PKK'nın kan karnavalından ya da kadın boğazlama furyamız gibi ahval-i adiyeden söz etmiyorum. Kasdım Meclis'te sergilenen zehir zemberek husumet belirtileri de değil.
Suçlar, düşmanlıklar, çatışmalar her ülkede var. Bizdeki özellik toplumun her kesimine sinmiş, alışılmış, rutin "misanthropie". Âdeta ilke edinilmiş sevgisizlik. O yüzden biriken komplekslerin yol açtığı hoyratlık üslubu ve şiddet patlamaları.
Böyle bir toplumun politika, medya, hatta sanat alanında ürettikleri de ister istemez o havada oluyor. Onlar toplumu etkileyerek tersliği yoğunlaştırıyor.
Bir kısır döngü ki...

***

Söz konusu medya-sanat karışımı ürünlerin en etkilisi kesinlikle televizyon dizilerimiz.
İnsanlarımız için "hayatın bir parçası" oldular. Tiplerinden tanıdık kişiler ya da aile üyeleri gibi söz ediliyor. Onlara özeniliyor, hayran kalınıyor, kızılıyor, âşık ya da düşman olunuyor.
"Aydın" kesiminde genellikle televizyona, özellikle de dizilere burun kıvırma yatkınlığı eskiden beri yaygın. Çok yanlıştır. Toplumu öylesine biçimlendirebilen her gücün ciddiye alınması gerekir.
(Bunu rahatça savunabilme hakkını görüyorum kendimde. UNESCO aracılığıyla bir Televizyon Vakfı kurulmasını gündeme getirdim, tasarıya bütün bir yılımı verdim. Benimsenmesini, ön hazırlıklarını, finansmanını, büyük kanal sahiplerince onaylanmasını sağladım. Küçük hesaplarını bozmasından korkan yönetim kademesi esnafının sabotajıyla uğraşmaya ömür bakiyemi veremediğim için uygulanmasına geçilmedi.)
Dizilerimizin teknik kalitesi şaşılacak ve sevinilecek kadar iyi. Yurt dışında kimi yerlerde tutkulu alıcı bulabilmeleri de olumlu bir şey elbette. Ama yurt içindeki etkileri?
SABAH yazarı Nihat Hatipoğlu arı kovanına çomak sokarcasına tartışma başlattı:
"Reyting mi önemli, ahlak mı?"
Kendi de, tartışmaya katılan kişiler de "Ahlak önemli" diyor, dizilerin içerdiği şiddete şiddetle karşı çıkıyor, reyting ağırlığını kınıyor, dizilerin toplumu uyum ve insanca davranışlar yönünde etkilemesini diliyorlar.
Haklılar elbette. Amma ve lakin...
İnsan doğası diye bir şey var. Her uygulamada başarılı sonuç alınması için onu hesaba katmak şart.
***

Sokaktan gelip geçenlerin önünü kesip ricada bulunun: "Şurada birileri oturmuş, tatlı tatlı sohbet etmekteler. Çok mutlular. Lütfen gelin, dinleyelim." Peşinize düşen olmaz pek.
Ama "Kavga var!" deyin. "Hani, nerede?" diye kalabalık birikir.
Çatışma her zaman uyumdan daha ilginçtir ve drama tekniğinin temeli de o gerçektir. Her zaman fiziksel ya da ruhsal şiddet yansıtılmıştır gösteri sanatlarının doruklarında. İago Othello'yu çıldırtır, Othello karısını boğar, Macbeth kralı bıçaklar, Hamlet'i babasının ruhu ezer.
Hüner gösterileri çatışmalardan arındırmak değil, şiddetin yönünü ve anlamını doğru düzeyde yansıtmaktır. Bu başarıldığı zaman insanın insanlaşmasına katkı sağlanır, ahlaka da hizmet edilmiş olur. Jerbera çiçeği kendiliğinden gelir toplumun önüne.
Ülkemizin ortamında o sonucun nasıl elde edilebileceği konusu bir başka güne...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA