Özer Yelçe tatlı bir meslektaştı. Milliyet odalarında nüktelerine çok gülmüşlüğüm vardır. Uzaklarda olduğum için cenaze törenine katılamadım. Her zamanki gibi, Türk Eğitim Vakfı çelengiyle uğurladım tabii.
Tabii diyorum, çünkü en büyük derdimiz eğitim sorununun çözümüne somut katkı sağlayan o derli toplu, şık, anlamlı veda simgeleri varken tahtalara çakılı bitki yığınları yükleterek cenaze taşıtlarını ormancı kamyonlarına benzetenlere şaşarım.
(Çiçekçiler kızmasın, hanımlara sıkça buket taşıdığım yıllar boyunca onların keselerine de hayli hayrım dokunmuştur.)
Hayır deyince, sorayım: Kendilerini başkalarına iyilik yapmaya adamış kişiler hakkında ne düşünürsünüz? Aziz midirler, şarlatan mı?
Ben gençliğimde onların sadaka dağıtarak kurulu düzene tepkileri yumuşatmaya çalıştıklarına inanırdım. Örneklere yakından bakma fırsatı buldukça, bunun aşırı genelleme olduğunu gördüm. O düzenin doruğuna çıkabilmiş, akıl yoluyla vicdan geliştirebilmiş kimileri bütün servetlerini hayır işlerine yönlendirmekteler.
Hayır işinin de para dağıtmak olmadığını, insanların ceplerinden önce kafalarını doldurmak gerektiğini iyi anlamışlar. Ağırlığı eğitime veriyorlar.
Bizde de var mı o tür servet, vicdan ve akıl sahipleri? Ülkemizde sık duyulan bir sözdür: "Okutulamayan çocuklar arasında kaybolup giden yetenekler kim bilir ne çok!" O feci ziyankârlığa çözüm getirenlerimiz var mı? Evet, var.
***
Açılışı Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi olan TEVİTÖL'ün adını ve methini çoktandır duyuyor,
"Dünyaya örnek gösterilecek okul" gibi övgüleri abartı sanıyordum. Geçen hafta gerçeği yerinde inceleyip yanıldığımı görmek hoş bir sürpriz oldu.
Okul yatılı. Kendim yatılı öğrenciyken aile özlemi çekmiştim;
"Hiçbir çocuğumu yatılı göndermem" derdim. O duygum siliniverdi. Gördüğüm okula lise çağındaki oğlumu gönül rahatlığıyla gönderirim. Girebilirse tabii.
Çünkü dershanelere yan çizen keratanın çetin süzgeçlerden geçmesi gerek. Perişan eğitim sistemimizin sınav kargaşalarıyla büsbütün bulandığı günlerde güzel bir gerçek: TEVİ- TÖL'ün öğrenci kabul düzeninde kitapçık, kopya, şifre mifre olasılıklarına yer yok. Başvuran her çocuğun kafa ve karakter kalitesi kuyumcu dikkatiyle, hiçbir kuşku gölgesi düşürülmeden ölçülüyor.
Okulda çitalar çok yüksek ama, asıl özelliği havasındaki sevgi ve mutluluk kokusu. Yöneticilerin, öğretmenlerin, öğrencilerin zekâ dolu gözlerinin içi gülüyor. Çocukların birbirlerini hiç kıskanmadıkları belli. Tersine, her biri ortak beceri havuzuna kattığı hüner ve ürünün tadını çıkarmakta.
"Aydın" çevrelerimizde en eksik olan imece aklı!
***
Bu verimli huzur vahasını 1990 yılında Sezai Türkeş eşi İnanç Hanımın anısını yaşatmak için kurmuş. İşletmesini daha sonra büyük ölçüde bir başka akıllı insanımızın, Vehbi Koç'un eseri olan Türk Eğitim Vakfı üstlenmiş.
Merak edip rahmetli Sezai Bey'in hayatı, düşünceleri, özellikle can yoldaşı ve iş ortağı Feyzi Akkaya ile ilişkileri üstüne bir şeyler okudum. Çarpıcı bir başarı ve insanca davranış destanı.
Ulusça kompleksler içinde kıvrandığımız,
"Biz adam olmayız" ezikliğini ağızlarımıza sakız yaptığımız yıllarda Türk mühendisliğini seferber etmiş, dünyaya parmak ısırtan işler bitirmiş, yurtdışında müteahhitlik kapılarının açılışını başlatmış, bütün kazançlarını memleket içine yatırmış, alçak gönüllülük bile taslamadan hep alçak gönüllü yaşamışlar. İki ortak
"Başarı varsa onundur" diyerek onuru hep ötekinin üstüne atmış.
Türk Eğitim Vakfı derseniz, tam bir kaliteli insan fabrikası. Durmadan binlerce gencimizin yurtiçinde ve dışında potansiyel yakalamasını sağlamakta. Ama gücü her şeye yetmiyor tabii. TEVİTÖL'ün inşaat halinde birkaç binası destek bekliyor.
Türkiye için temel çözümün eğitim olduğu sözü edebiyat değil. Çorbaya tuz katmak için servet de gerekmez. Ben, karınca kararınca, telif hakkı bağışlayacağım TEV'e. Tuzu olanı imeceye çağırıyorum.