İki temel içgüdü var:
1. Hayatta kalmak.
2. Üremek.
İkisi de sürekli savaşım gerektirir. Gelişmiş hayvanlar yiyecek bulmak, barınak ve avlaklarını savunmak için çekişir durur.
Çiftleşmek ise bir başka yarış konusudur.
Ama doğada iki alan birbirine karışmaz; yaşam savaşında katakulli malzemesi olmaz seks. Bir erkek aslanın rakibine başka sürüden dişi göndererek onun haremiyle arasını açmaya çalıştığını göremezsiniz.
İnsan toplumlarında ise iktidar kavgalarının başlıca arenası olan politikaya Kleopatra çağından tutun da Clinton'un Monica skandalına kadar her dönemde cinsel entrikalar karıştırılmıştır.
Son olaya bakın. Bir internet sitesi Amerikan ordusunun Afganistan'da yediği herzeleri ortaya dökerek Pentagon'u madara etti. Etmesiyle birlikte İsveç'te iki kadın o sitenin kurucusu Assange tarafından tecavüze uğradıkları iddiasıyla polise başvurdular.
Fotoğrafını gördüyseniz bilirsiniz: adam sinema yıldızı gibi yakışıklı. Çok da başarılı bir erkek. Kadınları en nazlanmaz ülkelerden İsveç'te niye tecavüzcülüğe soyunsun? Ve hanımlar şikâyette bulunmak için ne diye Amerikan ordusunun Afganistan tecavüzlerine ilişkin rezilliklerin açıklanmasını beklemişler?
Bize gelince... Kaset maset karıştırmayın lütfen. Gündemimizdeki kargaşa yeter.

***
Murat Alhan'ın haberine gülmediniz mi? Toplarken fındık yiyenlerin rekolteyi azaltmasını önlemek için işçilere sakız veriliyormuş.
Günde 11 saat çalışan toplayıcılar arada acıksalar da, kabuk soyarak işin tekdüzeliğini hafifletmek isteseler de vazgeçecekler sakız sayesinde. Geviş getirir gibi, çiğne babam çiğne! Bu dünyadaki çileni unutmaya bak...
Toplumumuzdaki genel yatkınlığın küçücük bir bölümü bu. Koca koca sorunların çilesini çekerken, gönlümüzde boşluklar oluşurken kafamıza sakız çiğneterek kendimizi ve birbirimizi avutmuyor muyuz?
Tıkadığımız açılımlar... Aşmaya çalıştığımız işsizlik kangreni... İçine yuvarlanmamamız gereken uçurum gibi tuzaklar...
Hepsine boşver. Takma kafana. Piyasaya ahiret soruları sür, "Erdoğan Hitler mi?" türünden. Tartışmaların arkası gelmesin.
Toplum geviş getirsin.

***
Doktor Laura'nın radyo programı Amerikan yayıncılığının en başarılı örneklerindendir. Ses getirir, ödül üstüne ödül alır, para kırar.
Dünkü Pazar günü öğle haberlerini izlemek için yine ekran sörfü yaparken Larry King'in CNN programında Laura'nın yüzünü görünce takıldım. Söylediği de şok oldu.
"Kararımı ilk kez burada açıklıyorum," diyordu. "Programımı kesiyorum."
Larry de şaşırdı. Tekrar tekrar nedenini sordu, hatta vazgeçirmeye çalıştı. Ama Laura'nın kararı kesin, gerekçesi ise açıktı:
"Finansman sağlayanların, sponsorların, reklamverenlerin duyarlıklarını kollamak zorundayım hep. İstediğim gibi konuşamıyorum."
"Programın olmayınca nerede konuşacaksın?" sorusunu da şöyle yanıtladı:
"İnternet çağına girdik. Sitelerim ve bloglarımla düşüncelerimi daha çok insana duyuracağım. Kimsenin çıkarını hesaba katmadan!"
Sözünü ettiği internet mahreçlerine reklam alındığına göre, aslan yürekli Laura işsiz ve parasız da kalmayacak.
Ülkemizin kemikleşmiş medya imparatorluklarında kimi meslektaşların gerçek düşünce çizgileriyle patron rotaları arasında sıkışma tedirginliği çektiklerini biliyorum özel sohbetlerde söylediklerinden.
İnternet yararları Türkiye'de de somutlaşmaya başladı. Yazarlar yayınevi ikna etmeden metinlerini okurlara ulaştırabiliyor. Benzeri kolaylıklar medyada da yaygınlaşınca yorum özgürlüğü güçlenecek.
İşsizlik korkusu çeken arkadaşlar teknoloji ile haşır neşir olmaya baksınlar. Proletaryanın yapamadığını o yapıyor. Sarsıyor paranın egemenliğini.